“Bütünün en yüksek
hayrına işim ve aşkım şifacılık, ışığa kanallık, seyyahlık, yazarlık. Blog
yazılırımı okuyup, çektiğim fotoğraflara bakarak kendi hayatınız için ilhamlar
alıyorsanız, hizmetlerimi bütünün hayrına buluyorsanız ve bu şekilde yaşamaya
devam edebilmemi diliyorsanız; yolculuğuma bu gerekçeyle, manevi desteğiniz gibi maddi destekte de bulunmak istiyorsanız, yazının sonunda vereceğim banka hesap
bilgisi ile bana ulaşıp bağışta bulunabilirsiniz. Yardımınız bizim için evrenin akan bolluk ve
bereket nehridir. Şükürle alır ve bütünün en yüksek hayrına değerlendiririz. Varlığınıza
ve ruhunuza Şükran.”
Vaaav. Ne zamanlardan geçiyoruz. Ne yüksek enerji
frekanslarıyla sörf yapıyoruz. Düşüp dalganın altında da kalıyoruz; sonra bi
anlık bir farkındalıkla yine sörf tahtasının üstüne çıkıp dalganın üstünde nefes
alıyoruz. Dalga giderek yükseliyor. Bu defa da daha önce hiç bukadar
yükselmediğimiz için korkuya kapılıyoruz. Yaşam gerçekten bu kadar güzel
olabilir mi? Dünya gerçekten cennet mi? Ruhuma dokunmayan işi, ilişkiyi,
maddeleri, durumları, olayları, imkansızlıklara inandığım senelerin sonunda
nasıl bir çırpıda bırakabiliyorum? Aklımı mı yitiriyorum?
Burada altı çizilmesi gereken ince bir husus var. Ruhun
arzusunu takip ederek sana ve bütüne hizmet etmeyen enerjilerden uzaklaşmak ile
egonun sesini dinleyerek sorumluluklardan ve geliştirici sınavlardan kaçmak
arasında büyük bir fark var.
Bazen önünüzdeki dağ gibi koca bir sınavı görürsünüz. Egonuz
derki etrafından dolan. Kalbiniz der ki ödülün o tepenin zirvesinde; devam et,
yürü. Ve siz o zor görünen yolu seçer gerektiği gibi ve gerektiği kadar
fiziksel, akılsal, ruhsal emek verirseniz; zorluk ile gelen tüm içsel
gelişimleri alırsınız. Ruhen tatmin olursunuz.
İçsel gelişimin
yalnızca zorluklar ile geleceği yanılgısına da düşmeyelim. Bazen de önünüzde
kocaman bir dağ varken kalbinizden gelen ses der ki, "Gel sen şu ağacın
gölgesinde biraz dinlen". Egonuz da bas bas bağırır; çıkıcam, başarıcam, alıcam
vs. O vakitte ise ağacın gölgesinde
dinlenmeyi seçmek içsel gelişiminizin yoludur.
Kalp aracılığıyla konuşan ÖZ’ü duymak, ya da duymamak, işte
bütün mesele bu!
Egonun ve ruhun sesinin nasıl ayrımına varabilir insan? Bu
istek, bu arzu ruhumdan mı geliyor? Bu
ses benim en yüksek kader planımın frekansını mı taşıyor? Yoksa egomun sesi ve
daha düşük frekanslı kader yolumun mu işaretçisi?
İnsan kendinde değilken, kendini bilmezken aldığı bütün
kararlar egosuna hizmet eder. (Gerçi insanın egosunun sesini takip etmesi daha
uzun vadede yine ruhun çıkarınadır. Çünkü egonun sesini takip ederken
alacağımız tüm kararlar, yapacağımız tüm eylemler bizi hakikatten uzaklaştırır.
Bu uzaklaşma nedeniyle hakikate özlem duyar ve sonra hakikati aramaya
başlarız.)
…ve biz bu yolu zaten çok uzun süre yürüdük. Bu yazıyı yazan
ben ve okuyan siz, tam vakti geldiği için, bu konuyla ilgili resme, şimdi daha
büyük bir açıdan birlikte bakabiliyoruz. Üzerine konuşabiliyor,
düşünebiliyoruz. Üzerine sezgilerimizi dinleyebiliyoruz. Bu satırlar zaten
vardığımız bir içsel gelişim noktasının olumlamasıdır.
İnsan nasıl kendinde olur? Nasıl kendini bilir?
Bunun için önce kendinde olmadığının farkındalığına varmalıdır.
"Ahhh, anladım... Şu anda kendimde değilim; kendimi bilmiyorum; düşüncelerimin ve duygularımın içinde kaybolmuşum..."
Derin, yumuşak bir nefes ve nefes ile gelen Ruh Gücü, bize bir seçim anı sunar.
Kendimiz olma, kendimizi bilme ve bu bilişin getirdiği yüksek frekanslı kader yolunun seçimi.
Şimdi, kalbimle bilmeye, kalbimle seçmeye niyet ediyorum.
Şimdi, kalbimle biliyor, kalbimle seçiyorum.
Şimdi benim ve bütünün en yüksek hayrına olan, en yüksek
frekanslı kader yolunu yürüyorum.
Ahhhhhhhhhh, çok şükür. Çok şükür.
---
Japonya’nın ya da Türkiye’nin alışageldiğimiz, bilegeldiğimiz,
korunaklı alanında kalmayı seçebilirdik. Kalbimize doğan ses dedi ki taşınmak
üzere Peru’ya doğru yola çıkın.
Madem taşınıyoruz o zaman her zamanki 2 yolculuk çantamıza
bir tane daha ilave edelim; 3 çantayla yola çıkalım dedik. Zaten tüm sahip
olduğumuz eşya o kadar.
Taşınıyorsak, Japonya’dan direkt Peru’ya uçalım dedik. Öylesi
kolay olurdu ve öylesi normal gözüküyordu.
Yok dedi, Ruh; siz önce Hawaii’ye sonra Shasta Dağına gidin.
Ruh konuşunca kalbimizde kuşlar şakıyor sanki. Yol ne kadar zor gözükse de
kuşların neşesiyle uçuyoruz.
Herşeyi ayarladık; Ruh bizi infilak etmek üzere olan
yanardağın eteğinde, akmakta olan lav nehrininin dibine getirdi.
Yolumuzun zorluklarıyla içsel bir neşe ile ve kalpten gelen
bir biliş ile yüzleştik.
Ruh istedi ve ruh organize etti 21 mayıs ve 29 Mayıs
meditasyonlarını.
21 Mayıs Meditasyonu Maui adasında Haleakala Yanardağ Kraterinde yapılacaktı. Burası aynı zamanda dünyanın kalp çakrası.
Aşağıya facebook’ta paylaştığım 21 mayıs deneyimimi tırnak
içinde yapıştıracağım. Bu yazıyı daha önce okuduysanız ve yeniden okumak istemiyorsanız
sayfanın biraz daha altına doğru inerek Shasta dağı meditasyonu ile ilgili yeni
kanallık mesajıma ve resimlere ulaşabilirsiniz.
“Haleakala Krater’ine
doğru akşam saat 5 gibi yola çıktım. Hava yağmur bulutlarıyla kapalıydı. Egomun
iç sesi acaba oraya çıkabilecek miyim, çıksam bile meditasyon için uygun yeri
gece gece bulabilecek miyim, ya çok insan varsa gibi cızırtı yapıyordu.
Rehber ruhlarımdan ve koruyucu meleklerimden, bütünün hayrına olan yolda olduğumu gösteren işaretler gelmeye başladı.
Rehber ruhlarımdan ve koruyucu meleklerimden, bütünün hayrına olan yolda olduğumu gösteren işaretler gelmeye başladı.
Önce bir gök kuşağı gördüm.
Yarım saat sonra gök kuşağının indiği noktada durdum. Tam üstünde gitmekte
olduğum dağ yoluna düşüyordu, başka da araba yoktu. Öyle durdum yolun
ortasında. Gökkuşağının bütün renkleri kalbime aktı. Dağ hoşgeldin dedi,
toplantımızı bekleyen Lemuria’lı ruhlar ve Galaktik Varlıklar, hoşgeldin dedi.
Kalbim ve gözlerim dolu dolu girdim Haleakala sınırına.
Sonra gözgözü görmez bir sisin içinde 1 saat daha yukarı doğru yılan gibi kıvrımlı yollarda ilerledim.
Zirve 3055 metre. Deniz seviyesinden o yüksekliğe 2 saat içinde çıkmıştım. Ciğerlerim daraldı. Yavaş, sakin, derin nefesler gerekliydi.
Sonra gözgözü görmez bir sisin içinde 1 saat daha yukarı doğru yılan gibi kıvrımlı yollarda ilerledim.
Zirve 3055 metre. Deniz seviyesinden o yüksekliğe 2 saat içinde çıkmıştım. Ciğerlerim daraldı. Yavaş, sakin, derin nefesler gerekliydi.
Akşam 7 olmuştu. Gün batımını
görmek için gelmiş hayalkırıklığı içinde turist gurupları vardı. Sis nedeniyle
hiçbirşey gözükmüyordu. Hava eksi 5 civarında hissediliyordu ve çok kuvvetli
bir rüzgar esiyordu.
Üstüste denge halinde
dizilmiş taşlar gördüm bir noktada. Yarısı yıkılmıştı. Bir kaç taş da ben
koyarak tamamladım. Yanında oturdum. Beklediğim hiç bir şey yoktu. Yalnızca
orada olmanın huzurunu duyuyordum. Bir süre sonra günbatımının fotoğrafını
çekme ümidini yetiren kalabalık öfleye puflaya arkasını dönüp sisin içinde
kayboldular.
Onlar gideli daha 1 dakika olmamıştı ki, gözüm saate ilişti: 19:19
Rüzgar birden yön değiştirip gün batımını örten bulutları bir nebze açtı. Dönüp sesleneyim istedim insanlara ama baktım çok uzaklar ve bu 19:19 vakti kutsal dağda gün batımını görmek bu gece yalnızca bana ve size kısmet edilmiş; onu anladım. Atatürk geldi aklıma, Türkiye geldi.. şükranla izledim bir kaç 10 saniye kadar ve ekteki fotoğrafı çektim.
Onlar gideli daha 1 dakika olmamıştı ki, gözüm saate ilişti: 19:19
Rüzgar birden yön değiştirip gün batımını örten bulutları bir nebze açtı. Dönüp sesleneyim istedim insanlara ama baktım çok uzaklar ve bu 19:19 vakti kutsal dağda gün batımını görmek bu gece yalnızca bana ve size kısmet edilmiş; onu anladım. Atatürk geldi aklıma, Türkiye geldi.. şükranla izledim bir kaç 10 saniye kadar ve ekteki fotoğrafı çektim.
Sonra sis yine kapadı her
yönü. Dağın başında bir başıma kaldım. Dağın ruhu ve Gaia’dan kutsal kalbine
bağlanmak ve şifasını aktarmak üzere izin istedim. Yemyeşil devasa bir Tanrıça
kraterin ortasından,Dünyanın kalp çakrasından yükseldi. Kutsadı.
Yolculuğumun ilk etabı sona
ermişti. Araca bindim, kaloriferi çalıştırıp kıyafetleri kuruladım. Vegan bir
sandviçi kambuçya çayı eşliğinde yedim. Zaman zaman bulutlar açılıp yıldızları
görünür kıldı. Yıldızlar uzansanız değecekmiş gibi yakın ve parlak.
Sonra uyu dediler. 1 saat
kadar uyudum. Ne rüyalar, ne rüyalar...
Saat 22:44’te uyandım.
Dua ettim, meditasyon vaktinden çok önce bağlanmaya başlayanlar oldu. Onları karşıladım. Göbeklitepe’de ruhani görevde olan kardeşim Ilker Durmaz gurubu katıldı. Sonra sanki yağmur damlaları gibi birer birer katılan her kes gönlüme geldi. Tam trans haline girdim. O haldeyken yaşadıklarımı, gördüklerimi cümlelerle tam olarak ifade etmek imkansız.
Öyle güçlü enerjiler iletildi ki ve aynı anda sizin bıraktığınız enerjiler de kanala aktı. Hiç birşey harcanmadı, herşey son damlasına kadar dönüştürüldü. Ne ağır enerjiler ve ne yüksek enerjiler aynı anda duyuldu.
Dua ettim, meditasyon vaktinden çok önce bağlanmaya başlayanlar oldu. Onları karşıladım. Göbeklitepe’de ruhani görevde olan kardeşim Ilker Durmaz gurubu katıldı. Sonra sanki yağmur damlaları gibi birer birer katılan her kes gönlüme geldi. Tam trans haline girdim. O haldeyken yaşadıklarımı, gördüklerimi cümlelerle tam olarak ifade etmek imkansız.
Öyle güçlü enerjiler iletildi ki ve aynı anda sizin bıraktığınız enerjiler de kanala aktı. Hiç birşey harcanmadı, herşey son damlasına kadar dönüştürüldü. Ne ağır enerjiler ve ne yüksek enerjiler aynı anda duyuldu.
Bilincimin dünyaya kalan
küçük bir zerreciği dedi ki... öleceksin...
Diğer tarafı da dediki AHHHHH YAAAAAAH OMMMMMMM.. ve öylesine güldü. Evren güldü.
Diğer tarafı da dediki AHHHHH YAAAAAAH OMMMMMMM.. ve öylesine güldü. Evren güldü.
Enerji hepimizi iyi salladı.
Sezen var sezmeyen var.. hepinize ortak tavsiyem kendinize iyi davranın.. ağır
işler yapmayın, dinlenin, bol su için.
Sonra bir an geldi dünyaya ve
size ve bana bir uzay aracının içinden bakar oldum.
Türkiye ve Maui arasında, bir
gökkuşağı köprüsü oluştu. Aşkınız ve şükran duygunuz geldi, aktı içimize,
dünyanın kalbine. İşte bu mandalayı tamamladı, mükemmele ulaştırdı. Bu
aktarımınızla, size verilen Yeni Dünya bilinç kodlarını harekete geçirdiniz,
aktive ettiniz.
Meditasyon bitttiğinde
ölmediğimi anladım.
Kambuçyamdan yudumlaya yudumlaya
Kampımıza geri döndüm. Kontağı kapatmadan önce saate baktım. 01:11
Kambuçyamdan yudumlaya yudumlaya
Kampımıza geri döndüm. Kontağı kapatmadan önce saate baktım. 01:11
Şükürler olsun bütün
işaretlere.
Sırada 29 Mayıs Shasta
meditasyonu var. O bu meditasyonun devamı...
Bu gün bu gurubu tutma
sorumluluğuna sessizce katılan İlker Durmaz ve diğer ışık işçisi dostlarıma
ayrıca şükranlarımı iletirim.
Bütünün en yüksek hayrına
buluştuk
Şükürler olsun”
Şükürler olsun”
(O gece meditasyondan önce Haleakala’dan aktarılan özel bir
enerjiyi sese dönüştürerek kaydettim. Bu chanting’i dinlemek bazılarınız için
gerekli olan, 29 Mayıs meditasyonuna hazırlayıcı frekansları taşıyor. Kalbinizden
dinlemek geçiyorsa, lütfen kulaklıkla, meditatif olarak dinleyin)
29 Mayıs Shasta meditasyonu:
21 mayıs meditasyonuna Göbekli Tepe’den bağlanılmış olması
ruhlar aleminin bu büyük orkestrayı böyle yönetmesinin bir sonucuydu ve Göbekli Tepe’de kadim zamanlarda bütünün hayrına yapılmış seremonilerin enerjilerini
uyandırmış ve meditasyona bağlananların kalbine getirmişti. Işık işçisi ve
Agartha bilincinin bir elçisi olan kardeşim İlker Durmaz ve beraberindeki
guruba tekrar gönül dolusu şükran...
Bu gün öğrendim ki, 29 mayıs meditasyonuna da Mısır-Kahire’den
bağlanacak bir ışık işçisi gurup var.
Bu ne kadar anlamlı. Ruhlar, reankarnasyon öncesi
birbirlerine verdikleri sözleri, şimdi onurlandırıyorlar. Hep beraber bütünün
şifalanması, bütünün dönüşmesi, ve cennetin yeryüzüne demirlenmesi için
çalışıyoruz.
Kahire dünyanın önemli vortekslerinden biri. Shasta Dünyanın
taç çakrası. Türkiye Samsun’dan doğan güneşin evi.
O güneş yalnızca Türkler
için değil, tüm Dünya ve tüm varlıklar için doğdu.
Atatürk ve Pleiades’liler,
ve Galaktik federasyon ve Yükselmiş Üstadlar, Melekler ve Baş Melekler, Shasta’yı-Kahire’yi
ve Türkiye’deki sizleri bu meditasyon ile bir arada tutacak ve bu meditasyon
aracılığıyla bütünün hayrına doğan ve uyanan enerjileri, bu vorteksler
aracılığıyla dünyanın her yerine yayacaklar.
Dünya’yı ben mi kurtarıcam demeyin. Bu bir süper kahramanlık oyunu zaten değil.
Sizin şifalanmanız
bütünün şifalanmasıdır. Biz, hepimiz biriz.
Birin acısı hepimizin acısıdır. Birin mutluluğu hepimizin
mutluluğu, birin şifası hepimizin şifası, birin aydınlanması hepimizin
aydınlanmasıdır.
Bütüne hizmet eden sayısız ruhani organizasyon her an,
dünyanın her bölgesinde ışık üstadları tarafından yönetilmekte. Bu meditasyon gurubumuz onlardan yalnız biri. Büyük bir Aşk
takımının içinde rolümüzü oynuyoruz bütünün hayrına.
Mısır, kadim mistik bilgilerin fiziksel ve eterik evi. Shasta
ve taç çakranız ise bu bilgilere ulaşmak ve onları kullanmak için kendimize
izin verme mekanizması.
Taç çakranızın açılması, evrensel bilgiyi aşkla
topraklamak için kendinize izin vermenizdir.
29 Mayıs Türkiye saatiyle 23:30’da meditasyon için
hazırlanmaya başlayın. Bu meditasyonu bulunduğunuz her yerden yapabilirsiniz.
Şayet evdeyseniz, imkanınız varsa bir ılık duş alıp temiz beyaz kıyafetler
giyin. 23:44’de bütünün en yüksek hayrına “Gökhan Atış Strong Wings
kanallığıyla yapılacak olan Shasta-Kahire-Türkiye Taç Çakrası meditasyonuna
katılmaya niyet ediyorum”, deyin.
Mor alevlerin taç çakranızdan ayaklarınızın altına dek
varlığınızın tüm zerrelerini yaktığını, bütün karanlıklarınızı ışığa dönüştürdüğünü
imgeleyin-görün-yaşayın-sezin-duyumsayın.
Taç çakranız ve kalp çakranızın (Başınızın üstü ve göğüs kafesininizin ortası) arasındaki enerji akışını
yaşayın-sezin-bilin-anlayın-dinleyin. Ruhunuzun bilgeliği yeni realiteniz olmak
üzere kalbinize akıyor… Şükranla alın.
Mor alevin varlığınızdan akarak dünyanın merkezine indiğini,
bütün dünyayı ve bütün varlıkları sarıp sarmaladığını görün-duyun-yaşayın.
Bu enerjiye eklemeniz gereken bir değeriniz varsa ruhunuzdan
akan; sarı, mavi, kırmızı, yeşil, vs., bırakın aksın, karışsın mor aleve.
Aşkınız ve şükran duygunuz aksın karışsın mor aleve.
Akın karışın mor aleve.. Mor alevin ta kendisi olun. Uçun
dünyanın her yerine, dokunun bütün varlıklara. Siz sınırları olmayan, Yaradanın
sonuz gücü, ışığı, şifası, aşkısınız. Öyle bilin! Öyle OLUN!!!
Aşk yayılıyor her zerreciğe, hem mikro kosmos'a hem makro
kozmos'a. Siz aşkın patlaması olun.
Hem Kahire’de olacak olan kardeşilerime, hem Türkiye’den
katılacak kardeşlerime, hem dünyanın başka yerlerinden katılacağını bildiğim
kardeşlerime ve yollarımızı gözleyen, elimizden tutan, yolumuzu aydınlatan ışık
varlığı kardeşlerimize ve Dünya Annemiz Gaia’ya sonsuz şükran. Birbirimize verdiğimiz
ilahi sözü onurlandırıyor olmanın haklı gururunu ve coşkusunu şimdi yaşıyor ve
hepinizle paylaşıyorum. Sanki lav gibi… Altın sarısı, derin kırmızı ve mavi …
---
Maui’deki son günümüzde Yuuka ve Maya ile birlikte Halakala
dağına bir kere daha tırmandım. Bu defa bambaşkaydı. Sis yoktu. Hava çok
güzeldi. Dünyanın kalp çakrasını ve oradaki gün batımını tüm güzelliğiyle içtim
ve fotoğraflarını çektim. Sizin de gözlerinizden kalbinize aksın.
Halakala Krateri
----
Şu anda Shasta kasabasında ufak, sevimli bir kafede bu blog
yazısını yazma şansını buldum. Kenevir sütüyle kahve yapıyorlar. (Saykodelik
etkisi yok). Çok lezzetli ve bedene faydaları da çok.
Bir gün Türkiye’de de kenevirin sütü, yağı, lifi, dumanı,
her şeyi bütünün en yüksek hayrına kullanılır olacak.
Meditasyon yaklaşırken kısmetse etkinlik sayfasından son bir
kez seslenip meditasyonu hatırlatacağım.
Son olarak sık sorulan bir soruyu yanıtlamak istiyorum.
"21 mayıs meditasyonuna katılamadım. 29 mayıs meditasyonuna
katılabilir miyim?"
“21 mayıs meditasyonunu kaçırmış değilsiniz. An bu an. An hep bu an. Bütün gelecek ve geçmiş
anlar pamuk ipliğinden ince ipliklerle birbirine bağlı. Şimdi dilediğiniz her
ana ve o anda saklı olan deneyime ulaşabilirsiniz. Bundan 3000 yıl sonra
yapacağımız bir meditasyona bile bağlanabilirsiniz... ya da Lemuria’da
yaptığımız uzak geçmişin bir meditasyonuna bağlanabilirsiniz. Niyetiniz ve
inancınız yeter.”
Yani cevabım, yapmadıysanız, önce 21 mayıs meditasyonunu
yapın!
---
Uzaktan görü ruhani rehberlik ve şifa seansını almak isteyenler
bilgi için lütfen strongwings121212@gmail.com
adresinden iletişime geçin. Seanslara yeniden Haziran ortasında başlayacağım. Liste
şimdiden dolu. Yani isminizi şimdi yazdırırsanız, seans vaktiniz Haziran sonu
ve ya Temmuz başında gelebilir.
---
Maddi destekte bulunarak bizi desteklemek isteyenler için hesap bilgilerim:
Gökhan Atış,
İşbankası Dalyan Şubesi
Iban: TR91 0006 4000 0013 6320 1853 69
---
Maddi destekte bulunarak bizi desteklemek isteyenler için hesap bilgilerim:
Gökhan Atış,
İşbankası Dalyan Şubesi
Iban: TR91 0006 4000 0013 6320 1853 69
---
21 Mayıs-29 Mayıs meditasyonlarını ilk kez bu
yazı vesilesiyle duyduysanız, facebook etkinlik sayfasını ziyaret ederek biraz
daha bilgi bulabilirsiniz.
Aşkla