Uyanış yolundaki genç ruhlar zihinde
yarattıkları cennet resminden en ufak sarsıntıda düşüyorlar. En ufak sarsıntıda
inançlarını yitiriyorlar. Tabii bu da böyle mükemmel.
Yolculuk, inişli çıkışlı bir yolculuk çünkü.
Çıktıkları zihinsel cennet resminden düşmeleri, kalplerinin merkezindeki ilahi
aşkın cennetine girebilmeleri için bir şans. Bütün hastalıklar, bütün
kırılmalar, yıkılmalar, düşüşler zaten bunun için. Yıkım yükselişin temelinde
var.
Kollektif bilinçte yıkım yaratan iki olay
dikkatime geldi son günlerde.
1.John of God ismindeki
Brezilyalı mucizevi şifacı hakkında bir gurup kadın toplanıp taciz ve
tacavüzden dava açmış
2.ülkemizde ufo
gerçeğini halka anlatmayı görev bilmiş olan Sirius Ufo Araştırma’nın kurucusu
ve başkanı Haktan Akdoğan, yol arkadaşı olan Erhan Kolbaş’tan ayrılmış. Çünkü
Erhan Bey son kitabında bir gurup insanın seçilmiş olduğunu ve dünyayı yıkan
olaylar zinciri esnasında binlerce uzay gemisinin inip yalnızca seçilmiş olan
bu insan gurubunu kurtaracağı ve bu gurubun daha sonra yükselmiş bilinçleriyle
dünya cennetinde yaşayacağını (kaba hatlarıyla böyle) yazmış.
Bu olayların kollektif bilinçde nasıl bir
etki yarattığını kendimi dinlerken sezebiliyorum.
Henüz erken ruhaniyet evresine bile
girmemiş tamamen zihinde yaşayan bir gurup insanda : “Yaaa, gördünüz mü, sizin
ruhaniyet dediğiniz bu” şeklinde bir etki ve ruhaniyet yolundan bir adım daha
uzaklaşarak zihinden ibaret alemlerinde bir nebze daha katılaşmak…
Genç ruhanilerde ise bir inanç ve umut
kırıklığı, bir düşüş, soğuma ve uzaklaşma.
++++
Olan her şey bütünün hayrına, bütünün
evrimi için…
Derin nefes, olanı olduğu gibi kabul ediş
ve arzusuz bir farkındalıkla kalbi dinleyiş.
++++
Kalbim diyor ki bu olanlar bir çok insanı
yüksek dalganın üstündeki sörf tahtalarından düşürdü.
Aklımızı her türlü olasılığa açmak niyetiyle
geçmişin şu örneklerine bir bakalım.
Goutama Budha’yı kendine düşman gören Bazı
Hindu’lar bir kadına bir kese altın verip, “git ve O’nu suçla; beni hamile
bıraktı de”, derler. Mahkeme günü geldiğinde yargılayanlar kadını dinlerler ve
Buddha’ya sorarlar. Ne dersin Goutama? Budha içten gelen derin bir kahkahayı
koyverir dışarıya. Kadın bir hata yaptım da yalanım mı ortaya çıktı diye
afallar ve geri adım atarken birşeyler olur karnındaki bohçalar çözülüp
düşüverir.
--
İsa’yı vahşi bir katille yanyana koyup,
katili serbest bırakıp, İsa’yı çarmıha gönderdiler.
Ki sonra İsa’yı yargılayanlar onu gerçekten
öldüremeyeceklerini, Onun bir insan değil saf bir bilinç olduğunu
anladıklarında katolik kilisesini ve hristiyanlığı icat edip öldüremiyorsak
yönetiriz, demediler mi?
--
Gandhi’yi takipçilerinin aklını yıkamakla,
Teresa anneyi hırsızlıkla suçlamadılar mı?
--
Dünya dönüyor ve yuvarlıktır diyen adam
bile yargılandı.
--
Bazıları, Ayahuasca gibi kutsal bir ruhu
bilinçaltlarındaki karanlığı gösteren bir ayna olduğu için karanlık bir şeytan olmakla
suçlamıyorlar mı?
--
John of God’ı bizzat gördüm. Önünde diz
çöküp oturdum. Mucizesini yaşadım. Mucizesini yaşayan insanları gördüm.
Onlardan dinledim. John’un çalıştığı yüksek ruhları tüm duyularımla sezdim. O
dünya çakrasının üstünde tahminen 500’er kişiden oluşan insan guruplarının, haftanın
4 günü gönüllüce bir araya gelip bütünün hayrına 5’er saatlik meditasyonlar
yaptığını gördüm.
John’un Katolik kilisesi gibi güçlü (gizli)
düşmanları var. Çünkü adam ben İsa’ya ve yoldaşlarına kanallık ediyorum diyor. Çünkü
onun bir aziz olarak kabul edilmesini isteyen şifasına tanık olmuş yüzbinlerce
insan var. John kilisenin hesap ve kitaplarına uymayan biri.
(Ki bu gün varılan teknolojide sizin
olmayan anılar sizin anılarınızmış gibi beyninize tohumlandırılabiliyor.)
Sonuç ne olursa olsun yıllar boyu o
kanaldan şifalanan şifalandı. Bunu hiç birşey geri alamaz. Seneler içinde
sayısız insan derin, içsel, kutsal anlar yaşadı o mekanda. Bu geri sarılamaz.
İlahi adalet yerini bulsun diliyorum. Bütünün hayrına ne zamansa o zaman. Ve
John için dua ediyorum. Ve o Kadınlar için de dua ediyorum.
Diğer taraftan Erhan Kolbaşı’nın yazdığı
kitap ve Haktan Akdoğan ile yollarının ayrılması…Erhan Kolbaşı yurtdışından
getirdiği bir regresyon terapisti ile dünya dışı varlıklarca alınkonulduğunu
söyleyen insanlara hipno-regresyon vermiş. Ve bu 25 kişi bahsi geçen hikayeyi
anlatmış. (Seçilmiş insanların kurtarılması)
Haktan Akdoğan bu regresyonlarda kişilerin
bilinçlerinin yönlendirildiğini söylüyor. (Kendilerine ait olmayan anıların
kendilerininmişçesine bilinçlerine tohumlandırılması)
Kitabı bizzat okumadım ama konusunu
dinlemem yetti. Konusu kalbimdeki cennetin sevgi dolu frekansıyla uyuşmuyor. Kalbindeki
cennetin sevgi dolu frekansının farkında olmayan insanlarda ise bu ayrılık, bu
olanlar bir şok yarattı, kime neye inanacaklarını şaşırdılar.
2010 senesinde yayınladığım Gaak ve Baap
kitabının son sözlerinde şöyle yazmışım: “…Mucize
kuruttuğumuz toprağın ta kendisinde saklı ve kirlettiğimiz havada-suda ve de
tam içimizde. Gökkuşağı savaşçılarının gökyüzünden inip bizi kurtarmasını
beklemeye devam edersek gözlerimiz açık ölürüz. Çünkü onlar gökyüzünden inecek
yüce varlıklar değil; biziz. Biz Gökkuşağı Savaşçılarıyız. Yapmamız gereken
uyanmak….”
Haktan Akdoğan'ın açıklaması
Gözlerimizle gördüğümüz, kulağımızla
duyduğumuz realite her nasıl olursa olsun merkezimizde kalalım. İlahi plana
güven ve şükranda. Aradığımız hakikat bizde muvcut. Net olayları olduğu gibi
bilemeseniz de kalbinizdeki hakikat enerjisi size huzur verir ve her şeyin yolunda
olduğunu anlarsınız. Karanlığın ortasında yanan sessiz, dingin, mum ateşi gibi...
Yakındaki etkinliklerimiz :
İstanbul, Bomonti'De Alşimi Bilgelik evinde 21 Aralık Kış gündönümü -Soul Gathering ses ile şifa çemberi
22-23 Aralık Evrensel kanallık ve şifa kursu (Kayıt için 0537 022 97 20)
Ankara, Simyacılar Dönüşüm Atölyesinde 4 Ocak 2019 Soul Gathering ses ile şifa çemberi
5-6 Ocak 2019 Evrensel kanallık ve şifa kursu (Kayıt için 0533 362 17 46 Selda Özkars Yılmaz)
Aşk ile