Sunday 31 May 2020

60. 2020 CENNET DÜNYA Kollektif Meditasyon Takvimi





Canım kardeşim, yaşadığın hiç bir hikaye gerçek sen değil.
Gerçek sen, yaşanabilecek hiç bir olay ve hikayeyle kirletilemez.
Gerçek sen, olaylardan, oluşlardan bağımsız, dokunulmamış, derinde, uyku halinde bir yıldız.

Şimdi artık olayların-oluşların illüzyon perdesini yırt, içeride derindeki o saf ışık, o saf yıldız OL ve UYAN.

İşte o zaman varlığını yaşadığı bütün deneyimler için bağışlayacaksın.
İşte o zaman varlığına yapılmış olanları da kolaylıkla bağışlayacaksın. Bunların hepsi bir rüya ve sen aslında hiç doğmadın.

Seni seviyorum kardeşim.

Ben içimde parlayan saf ışık, saf yıldız; seni görüyorum, seni tanıyorum, seni seviyorum, seni onurlandırıyorum.

Şimdi bu rüyanın içinde hepbirlikte uyanalım ve birbirimize aşkla hizmet edelim.
Seni bütünün hayrına hizmet edebileceğin bir meditasyon serisine davet ediyorum.

2020 boyunca tüm yeni ay ve dolunay başlangıçlarında,
ekinoks ve solstislerde, birçok ülkeden binlerce insanın bir kalp olup cennet dünya için atacağı kollektif meditasyon...

Tarihler ve detaylar etkinlik sayfasında.

(Türkiye saatiyle hep akşam 19:00'da 20 dakika süresince...)
fb etkinlik sayfası:




------------------

Uzaklardan bir kardeşimin bana ulaşıp Türkçe'ye tercüme etmemi istemesiyle farkettiğim, "planetarymeditations." sayfasından anons edilen 2020'nin tüm dolunay, yeni ay, solstis ve ekinokslarını içeren, Yeni Dünya'yı Yaratma konulu, kollektif meditasyonları sizlere bu etkinlik sayfasıyla duyuruyorum.

Her kollektif meditasyonda olduğu gibi altını çizmek istediğim en önemli konu özgür olmanız ve kalbinizin sesini takip etmeniz. Öyle hissedenler burada belirtilen meditasyon talimatlarını takip edecektir ve öyle hissedenler ruhların götürdüğü patikalarda ilerleyip bütüne hizmetini kendine has bir yolla gerçekleştirecektir.


Orjinal-ingilizce duyuru:
https://www.planetarymeditation.com/…


Yaptığım çeviri:

Küresel Meditasyon
Yeni dünyayı karşılamak, Aşk’da ve birlikte buluşmak üzere


HER DOLUNAY VE YENİ AY VAKTİ 2020 süresince
Her solstis ve ekinoksta
Evinizden meditasyona katılın: 20 dakika vaktiniz büyük ve pozitif etkiler doğuracaktır.

Kollektif meditasyon saati:
12 noon Eastern Time ( NY time )
19:00 Türkiye saati
Vaktinizin el verdiği vakit meditasyona katılabilirsiniz Yeni ay ve dolunaylarda

Çok güçlü enerji vortekslerinin içinde olacağız.




Hepbirlikte dünyanın etrafında ışıktan ve huzurdan bir ağ örüyoruz. Dünya annemiz ve tüm hayatformları için yüksek frekanlı ışıkları getirerek yaşamayı istediğimiz gibi bir dünya yaratıyoruz. Dünya anneye kalpten bağlanıyor ve ona sevgi, şükran ve şifa gönderiyoruz. Bu hepimiz için farklı bir zaman çizgisi yaratıyor. Şimdi birlik olmamız her zamankinden daha da önemli ve gerekli.
Yeni Dünyayı aşkla, huzurla, uyumla, denge ile yaratıyor ve karşılıyoruz.

Özgürlük ve bağımsızlığımıza sahip çıkıyoruz. Hep beklediğimiz yaratıcılar bizleriz.


Sevgi evrendeki en güçlü enerjidir.
Navajo Yerlilerinin Whirling Rainbow kehaneti  (Whirling Rainbow: Dönen gökkuşağı)
Bir gün gelecek dünya kirletilmiş ve perişan olacak; ormanlar yokedilir, kuşlar gökten düşer, sular kararır, dere balıkları zehirlenir, ağaçlar ve insanlar yokoluşa doğru döner olacak..
O vakit, bütün ırklardan, renklerden, derelerden insanlar farklılıklarını bir kenara bırakarak bir araya gelecek. Onlar sevgiyle biraraya gelip, birliktelik ruhuyla, dünyayı ve tüm kardeşlerini şifalandırmak için  elele tutuşacaklar. Dünyanın üstünde sema dönen bir gökkuşağı gibi hareket edecekler ve gittikleri heryere huzur, anlayış ve  şifa getirecekler. Soyu tükendiği  vey a bir mit olduğu zannedilen bir çok hayvan yeniden görünecekler o zaman. Çok uzun zaman önce yokolmuş yüce ağaç türleri bile bir gecedede geri dönecek.
 Tüm yaşayan şeyler Dünya Anne’nin göğsünden emdikleri besinle güzelleşecekler.


Tarihler:

22 Mayıs
5 Haziran
21 Haziran
4 Temmuz
3 Ağustos
18 ağustos
2 Eylül
17 Eylül
1 Ekim
16 Ekim
31 Ekim
15 Kasım
30 Kasım
14 Aralık
29 Aralık


Yeni Dünyayı Yaratma meditasyonu –talimatlar:
 
1.    Meditasyon için güzel bir alan hazırlayın. Bir mum yakabilir, çiçekleri kullanabilirsiniz. Vb. Rahatsız edilmeyeceğiniz bir alan olsun.
 
2.    Bir sandalyede ve ya yerde, omurganız dik ve bedeniniz rahat olacak şekilde oturun.
3.    Meditasyon için niyet edin ve farkındalık olarak mevcut olun. Kendinize özgür ve bağımsız olduğunuzu hatırlatın. Ve hayatınıza dair herşeyi bir süre için bırakın-(pause edin)
4.    Derin nefesler alarak rahatlayın. Bütün gerginliğinizi bırakın.
5.    Omurganızın dibine bağlanın ve oradan da Dünya’nın merkezine bağlanın.  Dünyanın merkezindeki şifalandıran ve besleyen saf beyaz ışığı görün (imgeleyin) Ve belki parıldayan gökkuşağı renklerini… Bu titreşen enerjiyle tam bağlantıya girmek için orada vakit geçirin ve bağlantıda olmanın ne kadar güzel hissettirdiğini duyumsayın.
6.    Dünyanın merkezindeki bu saf güzel ışığın birazını yukarıya, bedeninizin içine kadar çekin. Bütün bedeninizin bu ışıkla dolmasına izin verin. Bütün hücrelerinizin bu ışıkla dolup yıldızlar gibi parıldadığını görün.
7.    Dikkatinizi kalp organınıza getirin. Kalbinizle derin bir noktasından bağlantı kurun.  Kalbinizdeki sevgi ve şükran hissine şahitlik edin.  Kalbinizdeki bütün sevgiyle kalbinizdeki bütün gerginlik ve keder gibi blokajları kutsayın. Kalbinizden sevgi ve şükran hissini dünyaya gönderin.  Dnyanın sizden gelen bu sevgi ve şükran enerjisini nasıl aldığını görün. Bağlantıda olun.
8.    Bu güzel dünya için olan kalbinizdeki şükran duygunuzun tamamını duyumsayın.  Sonra bütün insanlık adına dünyadan af dileyin. Kabul edildiğinizi hissedin. Bu çok güzel bir his. Bu noktadan tüm dünyaya sevgi göndermeye devam edin. Tüm kıtaları, tüm denizleri, tüm varlıkları bu büyük sevginin içine alın. Sevginin gücüne inanın. Ve mutluluk duyun. Bu iş için şükran duyun.
 
9.    Şimdi gökyüzünden barışın ve huzurun beyaz çiçeklerini yaşadığınız ülkeye yağdığını görün. Huzurun ve barışın çiçekleri tüm şehirleri, tüm doğayı, tüm varlıkları örtsün. Sonra çiçekler komşu ülkelerinize yağsın, sonra tüm kıtaya yağsın. Belki bazı bölgeler için daha uzun çalışmanız için içsel çekim ve çağrı duyabilirsiniz.
Sonunda çiçekler tüm dünyayı kaplasın.  Güvenin O’na. Bu kutsal çiçekler tüm dünyayı kaplarken iç huzurunuzu duyun.
 
10. Sonunda beyaz huzur çiçeklerinin tüm dünyayı kapladığını görün ve derin huzur hissedin. Dünya Anne’nin şükran hissini de farkedin.
 
11. Bütün dünyayı barış ve huzur içinde görün; bütün varlıklar ve Doğa Anne arasında uyum ve sevgi var.
12.  Doğadaki çok sevdiğiniz bir alanı (vizyonunuzda) ziyaret edin. Bu muhteşem güzelliği hissedin, orada olmanın ne kadar harika bir his olduğunu anlayın. Bıurada yeni dünyayı karşılıyorsunuz: Sevgi, Barış, huzur, uyum, ve denge dolu tüm varlıklar. Hissedin.
 
13. Altın çağı hayal edin ve karşılayın.

Bu mantramızı hepbirlikte seslendirin:

AŞK, UYUM VE DENGE  OLSUN DÜNYADA
Dünyadaki bütün varlıklar mutlu olsunlar
Huzur olsun
Ve oldu bile, ve oldu bile, ve oldu bile

OM SHANTI, OM SHANTI, OM SHANTI.


---

Bu harika iş için teşekkürler. Harikasınız.
Bizler özgür ve bağımsızız.

(Her bir meditasyon Türkiye saatiyle 19:00
‘da gerçekleşecek)


Saturday 16 May 2020

59. Mikrop havuzunda yüzen insanlığın bir mikropla sınavı





İnsanlığın uyanışı öyle hızlı, öyle yaygın ki, gün geçmiyor unutulmuş bir bilgelik hatırlatılmasın…

Gün geçmiyor ki birileri merkeziyetçi ana akım medya ve sistemlerin baskısına rağmen hakikatin güçlü sesi olarak ortaya çıkmasın.. Toprağı delen ince fidanlar gibi dünyanın dört bir tarafında ortaya çıkıyorlar.

Bu uyanışın hızından, gücünden, yoğunluğundan ötürüdür ki muazzam, durdurulamaz, coşkun bir bilgi akışı var her yönden.

Bu yazımda, ilk kez bu gün videosunu izleyerek tanıştığım, kendisini genetik, mikrobiyoloji, permakültür konularında geliştirmiş olan Doktor Zach Bush’u  ve sözlerini sizlere ulaştırmak istiyorum.. (Videoyu yazının sonunda bulabilirsiniz. Türkçe altyazısız ve ingilizce)

Diyor ki, biri bana yeni bir vürüs türedi derse, söylediğinden şüphe ederim. Çünkü hiv virüsü dahil olmak üzere, her virüs türlü formlarıyla dünyanın başından beri dünyanın bir organı olarak mevcuttu.

Aynı şekilde kendi bedenlerimiz de en az 30 bin farklı mikroba, milyonlarca çeşit bakteriye, mantara ev oluyor. Bedenimizdeki bu mikro canlılar bedenin tüm işlevlerinin gerçekleşmesinde bilgi-enerji-emir taşıyıcı roller oynuyor. İnsan bedeni bu mikro canlılar ile birlikte dengede ve sağlıklı.

Bir yağmur ormanı da içindeki sayısız mikro ve makro organizmalar ile dengede ve sağlıklı. Ama üstüne oraya ait olmayan genetik bir materyal (ilaç) sıkıldığında dengesini kaybediyor, ve o vakit yabani otlar ormanı sarmaya başlıyor.

Aynı örneği insan bedenine götürelim; insan genetiğiyle oynanmış tohumların ürünü olan sebze-meyve ve hayvan ürünlerini tüketip, zehirlenmiş suları içip, zehirlenmiş havayı soluduğunda kendi içindeki mikro organizmalar arasındaki dengeyi bozuyor.

Denge bozulana dek yabani otun orada, toprağın altında olduğuna dair tek bir işaret yoktu…

Denge bozulana dek hastalık olarak ad taktığımız bir virüsün orada var olduğuna dair en ufak bir fikrimiz yoktu…

Ama ormanı ot kapladı… İnsan hayatını sarsan bir hastalık peydah oldu..
8000 sağlıklı denekten alınan dna örnekleriyle yapılan testler gösterdi ki, hiçbir semptom göstermeyen, sapasağlam olan bireylerde hiv, hepatit vb virüsler tespit edildi. Bu çok şaşırtıcı bir bulguydu.

Dünyanın genetik-mikroorganizma havuzunda zaten mevcut olan ve yalnızca dengenin bozulduğu hallerde ortaya çıkıp kendini gösteren zerreleri; orman için yaban otları ve insan bedeni için hastalık adlarıyla sınıflandırdığımız bazı mikroplar birşeyin habercisi ve elçisi.

Örneğin aynısafa çiçeği tarlanızın ortasında durduk yere yoğun bir şekilde çıktıys bu sene toprağınızın çok sertleştiği anlamına gelir. Bu uyguladığınız ilaçlama nedeniyle ya da hidro termik santralin kurutuğu dere kolları nedeniyle vb… Aynısefanın güçlü kökleri toprağı delip havalandırmaya çalışıyor…

Ama çiftçiye otu yolup yoketmesi öğretilmiş. Çiftçi yaban otlarını düşman bilmiş.. Ona zehirlerle saldırıyor.. Bilmiyor ki bu sefer o otları bir kutu ilaçla yoketmeyi başardıysa seneye 5 kutu ilaca ihtiyacı olacak.. ertesi sene 10…

Aynı şekilde bedenin sağlıklı işlevine geri döneblmesi için görevini yapan mikroplar da düşman ilan edilmiş ve onlara da ilaçlarla saldırılmış.

Evet korona dahil birçok hastalığın mikrobu labaratuar ortamında Tanrıcılık oynayanlar tarafından geliştirilmiş olabilir ama bu mikroplar orada değillerdi ve kendi kendilerine değişmiyorlardı demek değil… Onlar hep oradaydı ve her an evrimleşerek çoğalıyorlardı. Zaten birçok türü olan kovid’in bir türünü ele alıp onun içinde birşeyleri değiştirmek mikrop-gen havuzunda zaten varolanı bulup ortaya çıkartmak olur. İnsanın varolmayan bir şeyi yarattığını sanması ruhani cahillik olur.

Bu noktada Covid’in hangi türünü, ne sebeple bulup ortaya çıkarttıklarını düşünmek gerek:

Covid 19 adını taktıkları bu mikrop yüksek irtifadan kaynaklı hücresel yaralanma ve siyanür zehirlenmesinden kaynaklı hücresel yaralanmalara benzer bir etkinin ortaya çıkışında rol oynuyor. Bu hücrelerin oksijensiz kalması anlamına geliyor.
Ve bu hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde daha yoğun oluyor; kronik hastalıkları için sürekli ilaç kullananlarda oluyor, ya da su ve yiyecek yoluyla kimyasallara maruz kalan insanlarda daha ağır oluyor.

Doktor Zach, Corona’nın, hastaların bedenlerinde birikmiş ağır toksinlerin salınmasına sebep olarak bedenin oksijenden yoksunlaşmasına neden olduğunu söylüyor. (Yani ilahi plan zoraki bir detoks göndermiş diye içime geliyor.)
Bu hastalığın iyileştirilebilmesi için sağlıklı vegan bir diyete dönülerek bedenin sağlıklı mikroorganizma dengesinin geri getirilmesi gerektiğini söylüyor. (Ben de buna toprağa basması ve yatması, açık havada oksijen soluması, denizde yüzmesi, güneşlenmesi gerektiğini eklemek isterim.)

Koronanın hiçbir türünün (Sars ve Mers) 2 yıldan fazla sürmediğini, bunun da sürü bağışıklığı yaratarak 2 yıl içinde aşısız bir şekilde geçeceğini söylüyor).
Ancak hastalığın 2. Yılına girildiğinde bazı devletlerin insanları aşıya zorlayacaklarını, bu hapı yutmamamız gerektiğini söylüyor.

Bütün bunların insanlığın ölüm korkusunu yansıtan olaylar olarak ortaya çıktığını, ölümle barışmak gerektiğini ve doğayla aramıza koyduğumuz yalıtımı-engelleri kaldırıp kaybettiğimiz %90 oranındaki mikroorganizmayı geri kazanmamız gerektiğini söylüyor.

Kendisi, ekibiyle birlikte hem dünyanın hem insanın bozulan iç dengesinin geri kazandırılması konusunda projeler üretiyor.

İnternet sayfası burada:


Normal bir hastanade doğumunda dakikalar içinde göbek bağı kesilir belki birkaç saat içinde banyo yaptırılır, gözlerin içine antibakteriyel krem sıkılır ve aşılar yapılır…

Bunun nasıl bir yokedicilik olduğunu daha iyi anlayabiliyorsunuz değil mi?
Bebek annesinin rahminden sayısız mikrop ve bakterinin eşliğinde çıkıyor. Bu bakteriler ve mikroplar onun gözlerinde, kulaklarında, derisinde ve içinde… Bu mikroorganizmalar insanın anne rahmindeki büyümesinde rol oynadı. O insanın içsel ve dışsal organları.. Doğumdan sonra da bi rsüre dünyaya alışmasında rol oynayacaklar. Bu organları öldürmek insanı doğar doğmaz sakat bırakmak demektir. Bu sakatlığın sonuçları pek tabi ilerleyen yaşlarda kendini hissetitrecektir.

Lütfen kusura bakmayın, nerede Doktorun sözleri bitiyor, nerede benim sözlerim başlıyor belli olmuyor yazımda. Çünkü O’nun ifade ettiklerini kalbimle biliyorum, onaylıyorum ve zaten içimde yaşıyorum.

Yuuka’m Maya’mı ellerime doğurdu.(Şimdi 7 buçuk yaşında) Göbekbağının kendi kendine kuruyup düşmesine izin verdik (4 gün-lotus doğum). 21 gün banyo yaptırmadık. Daha 2 haftalıkken onu bahçenin toprağıyla tanıştırdık. Büyürken onunla dünyanın çeşitli ülkelerine seyehat ederek bu sonsuz mikrop okyanusundan kendimize faydalı mikroplar ekledik. Hiç aşı olmadı, hiç doktora gitmek zorunda kalmadı. Ateşini düşürmek için ilaç vermedik. (Tümden şifalanması için verdiğimiz homeopati ve enerji şifa yöntemleri dışında). Oyun oynarken kirlenmesine, soğuk havada üşümesine, sıcak havada terlemesine müdahele etmedik. Onu ve kendimizi hiçbirşey uğruna kapalı-kirlenmiş-sıkışmış ortamların parçası haline getirmedik. Kendi yemeğimizi kendimiz yaptık. Organik çiftçilerden alışveriş ettik. O çok sağlıklı. Bizler de.

Artık doğayla daha da yakın olmak istiyoruz. Bir rüyamız var; doğada bir toprak edinmek ve üstüne ekolojik evimizi inşaa edip, bahçemizde meyve ve sebzemizi yetiştirmek… 

Herşey tam zamanında…

Kardeşim Dr. Jeff Bush’un söyleşisi:



Son olarak, 58. Blog yazımda öfkemizin nasıl pozitif yaratımlara gebe olduğunu yazmıştım.

Bu gün karşıma o öfkeyi başarılı olarak bütünün hayrına bir hizmete dönüştüren bu cesur ve güçlü kadın çıktı:

İtalya'da bir parlamento vekili olan Sara Cunial, arada sırada yuhalayan seslere rağmen, Bill Gates ve W.H.O. ın merkezinde olduğu insanlık üzerinde oynanan karanlık oyunu özetleyip, Cumhurbaşkanlarının Bill Gates'le yaptığı-yapacağı telefon konuşmalarını kullanarak, tutuklanması talebiyle insan hakları mahkemesine şikayette bulunmasını istedi...

Bir tarih yazılıyor. Gözlerim doldu dinlerken.

(Takip etmek isterseniz Sara Cunial'ın fb sayfası: https://www.facebook.com/saracunial.camera/ )

Kardeşim Sara Cunial'ın videosu:




--------------------

Uzaktan görü rehberlik ve şifa seansı vermeye devam ediyorum. İlgilenenler seansla ilgili bilgiyi buradan okuyabilir: 


Ve bana strongwings121212@gmail.com adresinden ulaşabilir.


Aşk ile

Monday 11 May 2020

58. Öfkeliyim çok şükür






Bu yazının giriş konusu Bill Gates ve onun küresel bir projesi olabilir ama sabır gösterip sonuna kadar okursanız asıl konunun bizimle ilgili olduğunu anlayacaksınız.






Bu videoda, sevgili insancıl, yardımsever (humanitarian) Bill Gates,  “Küresel ısınmayı bitirmek için ürettiğimiz Co2 seviyesini 0’a indirmemiz gerekliliğini”  şöyle anlatıyor.

Formül:

Co2= People x Services per person x Energy per service x Co2 per unit

Karbondioksit= (İnsan sayısı) x (insan başına sunulan hizmet) x (Hizmet başına harcanan enerji) x (hizmet başına üretilen CO2)

“ilkokul matematiğine hakim olanlar anlayacak ki bu formülün sonucunun sıfır olabilmesi için formüldeki çarpanlardan en az birinin 0’a indirilmesi lazım” diyerek salonu güldürüyor.


Sonra, “Haydi formülün ilk basamağı olan İNSAN SAYISIna bakalım” deyip ekliyor: “İnsan sayısını yeni aşılarla ve sağlık hizmetleriyle %10- %15 düşürebiliriz.” (1.3 milyarcık)

(en az %50 dir diye bir fısıltı duydum)

Bi saniye aşılar ve sağlık hizmetleri insan hayatını daha sağlıklı kılmak ya da uzatmak için değil miydi?

Nasıl yani(?)

Sonra diyor ki formüldeki diğer bir çarpan olan, “insan başına sunulan hizmeti, düşürmeye niyetimiz yok, hatta daha çok arttırmak istiyoruz…"

( Daha fazla kola içip, daha fazla hamburger yiyin, koltuğunuzdan hiç kalkmayın, ihtiyacınızdan daha fazla eğlenceli programla reklamsızca karşınızda olucaz efendim… demiyor… Çok zengine ferrarisinin yeni modelini satıcaz demiyor… iphone 25’i satıcaz falan demiyor… Çünkü çok insancıl O.

Evinde elektriği olmadığı için sokakta ders çalışan Afrikalı çocukların fotoğrafı giriyor sahneye…

Sırf bu çocuklara elektrik verelim diye yani… Başka bişey mi sandınız?

(Zaten özellikle Afrikalıları aşılıyor olmasının sebebi, çocuklar büyüsün, sağlıklı olsun ve onlara elektrik hizmeti sunalım, lamba verelim…İşte insancıl olmak böyle zor iş dostlar…)

(Bu video kesmedi, sırf tek kelimesini kaçırmayayım diye uzun ted konuşmasını açıp oradan devam ettim izlemeye)

Diyor ki formülün diğer iki bacağı olan “Hizmet başına harcanan enerji” ve “Hizmet başına üretilen CO2” yu düşürebilmek için mucizevi teknolojiler keşfetmeliyiz.

Hah diyorum herhalde “ZERO POİNT” (Sıfır noktası) enerjiden bahsedecek herhalde.. (Şaka şaka, öyle bişey deme ihtimali aklımın ucundan geçmiyor)

Diyor ki, “Uranyum’un bugün %1 ni yakıyoruz.. %99’unu yakalım.”

Yani yetmedi dünyanın dibini kazdık, petrolle dünyaya hükmettik… “hadi şimdi de uranyumla oynayalım aynı oyunu… Aaa ne güzel eğleniyorduk.. oyunbozanlık yapmayın darılırım…”

Hatta buna ilaveten güneş paneli, rüzgar gülü falan gösteriyor rsimlerde… İnsanın aklıyla dalga geçmek değil niyeti pek tabii.. O bizim beyin ambelesi yaşayıp rahatlamamızı istiyor. Stress olup çok düşündüğümüzde bedenimiz çok fazla CO2 üretiyormuş çünkü… Allah muhafaza deleriz ozonu..

Hah bir de diyor ki (uzun videoda):

Bir dilek dileme hakkım varsa bu formülün faktörlerinden birini 0’a düşürmek için, inanın seçimim çok sevdiğim halde aşılar olmaz… Seçimim Co2’yu düşürecek teknolojiler olur…

Ahh sanırsınız adam bütün Afrikayı aşılamadı…

“Ne yapayım dostlar, baba mesleği popülasyon kontrolü… ben seçmedim ama işim oldu işte" de diyemiyor haliyle..

(Babası bir ara Amerikan aile planlaması derneği başkanıymış…)

Şimdi artık kendi ağzından duyduğunuza göre bunun bir komplo teorisi olup olmadığına sizler karar verebilirsiniz… Bunun bir komlo teorisi olduğunu iddea etmek komplo teorisi üretmek olmaz mı?

Şuraya uzun Ted konuşmasının da linkini bırakıyorum.. Merak etmeyin Youtube ve ya benzer platformlar onun videolarını asla silmezler.. her dilde bol bol altyazı da vardır…

---

Dünyanın realitesine çok çok yabancı olup aynı zamanda naif olup da sözlerimin gerçekten Bill Gate’si övdüğünü sanan çıkar mı? Bilinmez… Hani yazının bu noktasına kadar o kafayla gelen varsa ,ona “uyan kardeşim demek istiyorum. Otubüs durağa vardı, son durak…

Öfkeliyim. Uzun zamandır duygularını içinde izleyip dönüştürmeye gayret eden biri olarak söylüyorum, itiraf ediyorum: Öfkeliyim.

Bu Öfkeyi pozitif yaratıcı bir güce dönüştürmeyi istiyorum. Onun için bu minik araştırmayı yapıp bu yazıyı yazıyorum.

Nelere öfkeliyim?

Kendini dünyanın hakimi ve sahibi zanneden bu zihniyete öfkeliyim.

O hakim efendilerin kendilerine bağışladığı para pul ve güç uğruna onların ajandalarını gerçekleştirmek üzere gece gündüz çalışan gazeteci, professor, asker, polis, politikacı, gizli servis, sosyal medya içerik üreticilerine dek… her kimler hangi seviyelerde ne çeşit kazançlar uğruna bu karanlık oyuna hizmet ediyorlarsa, onlara öfkeliyim.

Bu ortaya koydukları oyunu heyecanlı bir film izler gibi-sorgulamadan izleyen herkese öfkeliyim.

İzlediğini anlamadan, bilmeden filmdeki kötü adamları destekleyen uyku halindeki kitlelere öfkeliyim.

Hakikati konuşmak için ortaya çıkanlara sözleriyle ve silahlarıyla saldıran ne yaptığını bilmeyen insanlara öfkeliyim.

Bize öğretilen tarihe, tıbba, her tür bilim dalına ve hatta dinlere sorgulamadan,  ruhunun bilgeliğiyle onaylamadan, körü körüne inanıp, bağnazca bağlı olan insanlara öfkeliyim.

İçimden, bir koca fırtına olup esmek geliyor dünyanın üstünde.. Herkes bir sarsılsın diye…
Yerinden oynamayan bir taş kalmasın diye… Yanardağ olup fışkırmak istiyorum.

Yapabilseydim işte o zaman farketmeden onların tarafına geçmiş olurdum.

Yakıcı ve yokedici Tanrısal gücümle esip, coşup herkesi benim doğruma zorlarsam, onlardan daha bile kötü olmuş olurum…  

Bu büyük öfke yalnızca benim değil; kollektifin öfkesi bu.

Dünyanın realitesinde sarsılarak uyanan herkesin öfkesi bu.

Öyle büyük ve yakıcı…

Aynı zamanda bütün dünyanın ve bütün insanlığın dönüşümü ve şifası için kullanılabilecek bir ilaç hammaddesi o öfke..

Lütfen öfkeli olduğunuzu bilin. Onu içinizde daha fazla saklamayın.
Ruhani yükseliş gayretinde kilim altına süpürülmüş bu enerji.. ya da hiç süpürmediniz.. Tüm zamanlar boyunca farkındaydınız belki.

Şimdi bu öfkeyi bütün zerrelerinizden sürün kalbinize doğru. Bir yanardağın lavının derinliklerden yükselişi gibi yükselsin.

ÖFKELİYİM.. AAAAAAAAAAAAAAA

Kalp çakranız bu yanardağın ağzı.. Oraya kadar yükselsin, yükselsin… AAAAARRRRRRRR

Nasıl  bu karanlık tiyatro oyununda köle rolünde senelerce faturalarınızı ödemek için yaşadınız-oynadınız.

Onlar için yalnızca sayısınız.
Duvardaki tuğlasınız…
Another brick in the wall…

Ya dünya anne.. ona verilen bunca acı ve zarar… Onlar dünyayı iyi yönde değiştirmek istiyordularsa zaten böyle bir senaryo yazmazlardı…

Ya savaşlar,
Göçmenler,
Deniz dalgalarının vurduğu yerde, yüzüstü bir minik çocuk…
Açlıktan kemikleri çıkmış fakir dünya halkları..

Bunların hepsi zihninizin derin bir kutusunda kapalı tutmaya çalıştığınız görüntüler.


Ellerinizi sıkın, bacaklarınızı, tüm kaslarınızı sıkın… Geriye hiç bir damla kalmasın, hepsi, tüm görüntüler ve tüm öfke yanardağın ağzına doğru hucum etsin. Kalbinize….Ahhhh yanardağdan alev alev yaş olup aksın… Ağlayın dostlar.. hepsinin acısıyla hiç ağlamadığınız kadar ağlayın. Çünkü sadece öfkeli değil aynı zamanda kederlisiniz… İçinizde yaşayın bu yüksek duygu dalgasını…

Ruhunuzun parlak ışığı, koşulsuz sevgisi, merhameti ve bağışlayıcılığı sonunda doğacak acının tam ortasından; taşacak ateşten gözyaşlarıyla..

Sonra öfkelendiğiniz her insanı, her varlığı, getirin kalp çakranıza, Işığınızın merkezine… O yanardağın ağzına…

Onların da acılarını bilin.


Onlara fısıldayın: “Başka bir yol mümkün, değişebilirsin”

Bu yetmez; kendinize söz verin değişmek için; en yüksek potansiyelinizi gerçekleştirmek için, dünyaya getirdiğiniz hediyeleri sakladığınız kutulardan çıkarıp sunmak için.

Ben şimdi bütünün hayrına ne yapabilirim diye sorun…

Gerçekten de artık eskiye dönüş yok.



Seçimler yapıldı, yapılıyor… Kimler, frekansı yükselen cennet dünyanın ortak yaratıcısı olmak istiyor?

Ohhh iyiki öfkemi farketmişim… Öfkem daha fazla sevgiye, şevkate, umuda dönüştü. Çok şükür.

Şayet siz de öfkenizin farkına vardıysanız, kederinizi farkettiyseniz… ne mutlu… Bu daha fazla sevgi, merhamet ve ışık yayılacak demek.

Aşk ile dostlar.