Tuesday 26 November 2019

55. /21 Aralık Giza Piramidi Işık Demirleme Toplu Meditasyonu/



Aralık ayında, Nil nehrinin en güney bir noktasından, kuzeyde Kahire’ye dek, dünya çakralarında ve piramitlerde ışık demirlemek niyetiyle meditasyon yaparak yol alacağız. Bu mekanlardan bazılarında bize niyetinizle katılmak ister misiniz?

Yapacağımız meditasyonda ışık hem bizleri biraz daha şifalandırıp bilinç olarak yükseltir, hem de dünyaya varlıklarımız aracılığıyla demirlenecektir.

Yuuka ve ben kısmetse aşağıda verdiğim saatlerde, bildirdiğim alanlarda olup, meditasyon yapıyor olacağız. Yine kısmetse, sizlerin katılımıyla ışığı yeryüzüne ve kollektif bilince ileten tek ve geniş bir kanal olacağız.

15 Aralık 16:00 Denderah Tapınağı (Hathor)
20 Aralık 13:00 Djoser Pyramidi
21 Aralık 13:00 (Cheops) Giza piramidi kraliçe odası
21 aralık 13:21 (Cheops) Giza Piramidi kral odası

(Burada verilen saatler Türkiye saatidir. Mısır Türkiye’den 1 saat geride.)

Meditasyonları yapacağımız tapınakların her biri birer dünya çakrası-vorteks alanıdır. Yani ışığın kolaylıkla demirlenebileceği dünyanın bağlantı noktalarıdır. Bu tapınak ve piramitleri seçmemizin sebebi budur.

Yolculuk koşullarının gerektirdiği gibi saatlerde bazı değişiklikler olabilir. Yolculuğumuz boyunca fırsat buldukça fb etkinlik sayfasını yenileyip, yeni saatleri, bilgileri ve hisleri buradan paylaşacağım.

Meditasyona katılmanız için şu niyeti etmeniz yeterli:

“15 aralık Danderah meditasyonuna,  dünyaya ışık demirlemek niyetiyle katılıyorum. Bu niyette kavuşan Aşk’ın üstadlarına şimdi katılıyorum.  Alemlerin Yaradanı, senden ışığını diliyorum; ışığına teslim oluyorum. Şükürler olsun.”

         (Danderah Tapınağı, Tanrıça Hathor'a adanmış. Kutsal Anne, İlahi Aşk Sarhoşluğu, Müziğin ve Dansın Tanrıçası)

“20 aralık Djoser Piramidi meditasyonuna, dünyaya ışık demirlemek niyetiyle katılıyorum. Bu niyette kavuşan Aşk’ın üstadlarına şimdi katılıyorum.  Alemlerin Yaradanı, senden ışığını diliyorum; ışığına teslim oluyorum. Şükürler olsun.”

Djoser Piramidi


“21 aralık Giza Piramidi meditasyonuna, dünyaya ışık demirlemek niyetiyle katılıyorum. Bu niyette kavuşan Aşk’ın üstadlarına şimdi katılıyorum.  Alemlerin Yaradanı, senden ışığını diliyorum; ışığına teslim oluyorum. Şükürler olsun.”

 Giza Piramidi


Giza Piramidinin iç yapısı; Queen'Chamber -Kraliçe Odası, King's Chamber, Kral odası.
(Bu piramitlerin firavun ve kraliçeler için yapılmış birer anıt mezar olduğu tezini satanlar insanlığı dünyanın gerçek tarihi konusunda karanlıkta bırakmaya çalışan ailelerdir.)

(Giza piramidi meditasyonunda ilk 21 dakika piramidin “Queen’s Chamber” yani Kraliçe odası olarak bilinen bölümünde olacağız. 21 dakika sonunda ise  en az 12 dakika kadar süreyle “King’s Chamber” olarak bilinen Kral odasında olacağız. Meditasyonumuz en az 33 dakika sürecek. Bu iki kompartman arasındaki geçişimiz için ayrıca niyet etmenize gerek yok. Meditasyonun başında edeceğiniz niyet yeterli.)

Meditasyona başlarken burnunuzadan derin ve sakin nefesler alıp verin. Kendinizi birşeyler görmeye, duymaya zorlamayın. Sadece bedeninizi rahatlatın ve beklentisiz bir dinleyişte kalın.

Her bir meditasyon en az 15 dakika sürecek. Tabiiki vaktiniz varsa daha uzun meditasyonda kalın. Bittiğinde bolca su için. Olan hem sizin, hem tüm insanlığın, hem dünyanın şifasıdır, yükselişidir.

Fb etkinlik sayfanıza katılmanızı da tavsiye ederim (Saatlerde olabilecek değişiklikleri ya da alanda hissettiklerimizi paylaşabileceğimiz bir platform olsun orası.

fb etkinlik sayfası: https://www.facebook.com/events/796802724066103/


Birbirimizin şifası ve yükselişi için burada ve hizmetteyiz.

Davetimiz hakkında bu kadar söz yeterli.

Karanlık çağın bitimi, aydınlık çağın başlangıcı, yükseliş ve ışık demirlemek konularında birşeyler okumak isterseniz, yazım aşağıda devam ediyor.

000000000000000000
000000000000000000
000000000000000000

Geçmiş insanların Tanrı ve Tanrıçalar olarak bilip tapındıkları galaktik varlıklar, gün gelmiş uzay gemilerine binip dünyadan ayrılmışlar.

Bazıları insanlığın kendi gücünü bulabilmesi için bilgi miras bırakmış.

Bazıları da insanlığın köle kalması için büyük savaşlar ve kaos miras bırakmış.

Sonra onlardan geriye kalan tarikatlar başlamış perdenin arkasında çalışmalara ve çatışmalara; insalık uyansın mı, uykuda kalmaya devam mı etsin diye…

Bu oyunda karanlığı oynayanların en büyük kabusu önüne geçemeyecekleri kozmik düzeyde bir bilinç yükselişiymiş. 25,675 yıl’da bir, dünyamızın galaktik merkezin büyük güneşiyle (kara delik) hizalanması sonucunda üzerinde yaşayan varlıkların bilinç frekanslarında yükseliş olmuş.

Büyük yükseliş olayının yaklaşmaya başladığı son bin yılllarda karanlığın oyuncuları olan Tanrı ve Tanrıçalar kozmik hiyerarşinin yaptırımı ile Dünya’dan ayrılmak zorunda kalmışlar. Ama dünyada bulundukları süre boyunca kurdukları tarikatlar ve o tarikatlerin üyeleri olan firavunlar, imparatorlar, kraliçeler ve insan güruhları, Tanrılarının-Tanrıçalarının dolaylı etkilerini dünyaya getirebilmek için ruhani çalışmalarını sürdürmüşler.

Diğer yandan artık insanlığın kendi gücünü bulması için dünyadan ayrılmaları gerektiğini gören Tanrı ve Tanrıçalar’da, “Artık bize değil, kendinize bakın” dercesine ayrılmışlar. Arkalarında bıraktıkları temsilciler de perdenin arkasına geçerek, büyük yükseliş olayı yaklaşırken, karanlığın son oyunlarını ekarte edecek ruhani ve fiziksel hamlelerde bulunmuşlar. Bazen de o temsilciler perdenin önüne geçerek aydınlanışın yolunu doğrudan anlatmış, kollektif bilinçten silinemez hatıralar bırakmış ve yükselerek ayrılmışlar.

Karanlık çağın sonu ve aydınlık çağın başlangıcı arasındaki şafak vaktindeyiz. Ve şafakta beliren galaktik merkez güneşin ilk ışık demetlerini görmeye başladık.

O Güneşin tam parlaklığıyla karşımıza yükselmesine daha vakit varsa bile şimdiden devasa bir enerji hortumun ucundayız. Gün be gün hissettiğimiz ışığın frekansı daha yüksek. Karanlık çağın sembolü ve sırrı olmuş herşey gün yüzüne çıkıyor, yıkılıyor, dağılıyor.

Yazının bu satırından itibaren ışıkla hizmette olan Tanrı ve Tanrıçalar’a, artık başka bir isimle hitap edeceğim. Onlara  Aşk’ın Üstadları diyeceğim.

Karanlıkla hizmette olan Tanrı ve Tanrıçalar’a ise Korkunun Üstadları diyeceğim.

Karanlık da aydınlık gibi bütüne hizmet etmekteydi. Bunu isteyerek yapmasa bile ilahi planın gereği olarak hizmetteydi ve yalnızca sonuca bakıldığında karanlığın da hizmet etmiş olduğu hep görüldü.  

Karanlık, sevgisizlik ve güvensizlik demekti. Tanrı ışığı olduğunu unutan her bilinç parası bu yoldan geçti. Ve bu yoldan geçerken içinde duyduğu eksiklik hissinin verdiği rahatsızlıkla sorup aradı; ben kimim diye.

Ben sandığım ben, ben değilmişim.
Ben sandığım ben akli ve duygusal acıların bir toplamıymış. Bu kara bulutmuş tüm etki ve tepki zincirlerini doğuran. Bitmek bilmez eksikliğin, tatminsizliğin sebebi; sürekli kaçışların ve kovalayışların sebebiymiş o bulut. Ve o bulut ben değilmiş.

Ben kimim ?

Zihnini durdurduğun yerde, o karabulutun ortasında, bir yıldırım çakıyor ve etrafını aydınlatıyor. Kısa bir an kelimelerle ifade olmaz bir aşk duyumsuyorsun.

Sonra dikkatin o aşka dönüyor ve yıldırım üstüne yıldırım düşüyor. Duyumsuyorsun ki her yön aşk. Her yön BİR OLAN, AŞK.
AHHHH ben bu aşkım…

Sonra dikkatini dünyaya geri dönüyorsun. AHHH dünyadayım ve Aşk şimdi burda olmamı istiyor. Bir ilahi sebebi var burada oluşumun. Çok şükür, güveniyorum o ilahi sebebe. Güveniyorum her yönü Aşk olan Büyük Yaradan’a.

O zaman şimdi, o acısal toplamın, o karabulutun sen olduğun ilizyonundan çıktın.

O senin gelmiş geçmiş tüm deneyimlerinin toplam bir sonucu. Yok değil. Var ve tam burada. Yaradan’dan aldığın güçle, aşkla tekrar tekrar dal içine o bulutun. Kendi içinde yakıyorsa yan, parçalıyorsa parçalan, donduruyorsa don, savuruyorsa savrul. Kabul ile teslim ol. Bu teslimiyetin ile kendini ifade etme şansını bulan GEÇMİŞ SEN’LER, aşk tarafından anlaşılmış olmanın rahatlığını alacak. “OHHHH çok şükür anlaşıldım.” Tüm ihtiyacın anlaşılmakmış. Başka birileri tarafından değil, TAM BU ANDAKİ SEN tarafından anlaşılmaya açmışsın. OHHH çok şükür koşulsuzca kabul edilip sevildin. Sevilmeye açmış GEÇMİŞ SENLER.   

Tekrar tekrar dal karanlığına. Kendi içinde korkutuyorsa kork, öfkelendiriyorsa öfkelen, utandırıyorsa utan. Ve sonunda tekrar tekrar aynı yere varacaksın: AHHH çok şükür kendime gösterdiğim bu kabule ve aşka.

Karanlık bulut egondu; giderek aydınlandı. Şimdi ego namına rengi bile olmayan, şeffaf bir şey kaldı. Işığın içinden engelsizce geçtiği iletken bir kanal oldun. Işık varlığından geçip dünyaya demirleniyor.

Işık, varlığından geçerken sana güç veriyor hayallerini gerçekleştirmen için. Kalbine Yaradanın istekleri doğuyor. Onları basit olmakla yargılamıyorsun artık. Sıradan şeylerin peşine gidiyorsun neşeyle, coşkuyla. Belki kedilere kulube yapıyorsun. Durup bir çiçeği dakikalarca takdir ediyorsun; bir ağaca sarılıyorsun, ya da bir insana. Gözlerin ışık saçıyor. An’dan An’a tatmin ve mutlu ilerliyorsun. Her bir sıradan eylemin dünyaya ışık demirliyor. Yürüdüğün yollar bir ışık ağının ipliklerini dokuyor.
Ama geliyorsa acı geriye, düşüyorsan yeniden karanlığa, o da güzel. Demek biraz daha birşeyler kalmış başının üstünde taşıdığın kara bulutunda. Dal o zaman yine. Dal. Geçecek. Bu da geçecek. Ne kadar ürkütücü olsa da dal. Sonu aşk. Sonu hep AŞK.

İnsan ilahi ışığının gücüne uyanmak zorunda. Bir gurup insan geçmişten getirdiği tüm karanlık duygu ve inançlarla, ışığın yükseldiği bu alanda, köşelerde kalmış gölgelere saklanmaya çalışıyor. Dünya üstündeki tüm enkarnasyonlarında yaşadığı tüm deneyimlerin kalıntısı olan duygu ve inançlarla yüzleşmiş, kendini ve bütün varlıkları bağışlamış, kutsal gücünü, ışığını hatırlamış olan insanlarsa bu yükselişin öncü birlikleri gibi alışılmışın, kabul edilmişin, sert çizgilerin dışına çıkmış, önden uçuyorlar. Onlar artık gölgede saklananların neredeyse kendilerini göremeyeceği bir hızda ışık girdabında dönüyor ve titreşiyorlar.

Galaktik merkez güneşten gelen yükseltici ışık, hem dünya dışındaki görevli ruhların kanallarından akarak, hem güneş sistemimizin her bir gezegeninin dünyaya dönmüş aynasından yansıyarak, hem bizim güneşimizin ışık harelerini sürerek,  hem de dünya üzerindeki egosal direncini bırakıp ışığa teslim olmuş olan tüm varlıkların bedenlerinden akarak dünyanın merkezine, insanlığın tuplu bilincine iniyor kendini oraya demirliyor; kollektif bilinnci gün be gün daha da aydınlatıyor.

Işığın kollektif bilince demirlenmesi demek orada kendine kalıcı bir yer bulması ve etrafını aydınlatmaya başlaması demek. Işığın Dünya’ya demirlenmesindeki iletken rolümüzü anlayabildiğimizde hayatlarımızın nasıl büyük bir olaya hizmet ettiğini de anlamış oluyoruz. Bir destan yazılıyor ve her bir satırı biziz. Her bir kelime, her bir harf biziz. Resmin büyüğünü olduğumuz yerden göremesek de sezebiliyoruz. İnsanlık güçsüzlükten, sevgisizlikten, yalnızlıktan, kibirden uyanıyor. Altın bir çağın başlangıcına uyanıyoruz.

Sizi katılmaya davet ettiğim ışık demirleme meditasyonunu bu bilgilerin ışığında daha iyi anlayabilirsiniz.

Dünyaya gelen bilinç yükselten ilahi ışık, geçmiş kimliklerine tutunmayı bırakmış ve ışığa teslim olmuş her bir insanın kanallığıyla kendini kollektif bilince bir tohum gibi ekiyor –demirliyor. Ve bütün dünya, bütün insanlık böylece değişiyor, dönüşüyor.

Birbirimizin şifası ve yükselişi için burada ve hizmetteyiz.

-----

Bu meditasyonlara katılım ücretsiz. Herhangi bir beklentimiz yok; gönül rahatlığıyla katılabilirsiniz. Ancak yolumuzu ve yolculuklarımızı manevi olduğu gibi madden de destekleme arzusunu duyarsanız bana yazabilirsiniz: 

strongwings121212@gmail.com 

Ben bu haftasonu, İstanbul, Bostancı'da, Terraflowers'da
(30 Kasım-1 Aralık) kısmetse 2 gün sürecek olan Evrensel Kanallık ve Şifa kursunu sunacağım.
İlgileniyorsanız bilgi ve rezervasyon için: 0216 483 44 33 ve 0532 633 95 16



Monday 25 November 2019

54. Kartal'ın getirdiği bir mesajınız var


                    (Mesajı getiren kartal gözleri dışında aynen böyleydi)

Belki bir sene kadar evvel bir rüya görmüştüm. Rüyada bir arabanın çarptığı koca bir kartal buluyorum yolun ortasında. Yanına yaklaşırken ölmüş olabileceğini düşünüyorum. Dua ediyorum onun için. Öz ışığıyla yeniden bir olmasını diliyorum Yaratan’dan. Tam yanına vardığımda ayağa kalkıp, kanatlarını açıyor ve akşam güneşine doğru uçuyor. Arkasından mutluluk yaşları döküyorum.

Sabah uyandığımda rüyanın bilincimde derin bir iz bıraktığını farketmiştim. Bir sebeple önemliydi. Önemli bir işaretti. Strong Wings(Güçlü Kanatlar) ismimle bir bağlantısının olduğunu düşünmüştüm.

Ama altındaki daha derin anlamı, düne dek anlayamamışım:

Dün, Amasra ziyaretimizi tamamlamış, çantalarımızı toparlamış, kahvaltımızı etmiştik. Otelin odasından ayrılmadan az evvel Yuuka yatağın üzerine oturmuş meditasyon yapıyordu. Ben de terasa çıkmış sokağı izliyordum. Yuuka’nın meditasyonu biter bitmez çıkacaktık.

Sonra sokaktaki köpekler ulumaya başladılar. Çevre sokaklar, hatta kasabanın uzak köşelerindeki köpeklerde bu ulumaya katıldılar. Birkaç dakika dinledim. Birden içime acilen çıkmamız gerektiği hissi geldi.

“Yuuka özür dilerim meditasyonunu kestiğim için ama hemen çıkmalıyız”, dedim.

Hızla çıkıp, arabaya bindik. Sonra bir süre karadenizin ormanlık, dağlık manzaralı yollarında ilerledik. Gereksiz gibi gözünen bir acele içindeydim. Hızlı gidiyorduk. Normalde yapmayacağım sollamaları yapıyordum.

Yuuka beni böyle biri olarak kabul ettiği için neden hızlı çıktık ve neden hızlı sürüyorm diye sorgulamadı. Ben de bu hissi böyle takıntılı gibi takip ettiğim için kendimi sorgulamadım. Ben de olanı böyle kabul ettim. Bu tanıdık bir histi aslında. Ne zaman önemli olaylara ve ya buluşmalara gebe bir an çıkıp gelse hayatıma, rehber ruhlarım beni böylece etkileri altına alır, heyecanlandırırlar.
Ve sonunda o an geldi. Olanları sanki ağır çekim olmuş gibi an an, detaylarıyla izledim. Sol taraftan, geniş kanatlarıyla süzülerek alçalan, 2 pençesini bir şey yakalamak üzere ileri doğru açmış bir kartal, bizi az önce sollamış olan beyaz renk bir minibüsün yan penceresine şiddetle çarptı. İçeride müzik olmasına ve penceremiz kapalı olmasına rağmen içimden duydum çarpışmanın sesini. Pençelerin camda çıkardığı sesi... Ve koca hayvan pencereden sekip yolun ortasına sırt üstü düşüverdi.

Dejavu dejavu dejavu çanları çalıyor içimde. Ve acil durum çanları.

Hemen frenlere asılarak yolun kenarına parkettim ve arabadan fırladım. Bir minibüs ve onu sollamış son sürat gelen arabayı gördüm; çiğneyecekler kartalı. Çıktım yolun ortasına ellerimi kaldırarak. Ve yanımda biri daha belirdi. Bu, kaza öncesinde de gözüme ilişmiş olan,yolun ters yönünden gelen bir bisikletli abiydi. O da çıkmış yolun ortasına.

Araçlar kornalarıyla protesto ederek zorla durdular. Neyle karşılaşacağımı bilmemenin korkusuyla nefes nefese yaklaşıyorum kartala. Görüyorum ki O da nefes nefese ve çok korkuyor ve yerinden kımıldayamıyor. Açık kalmış olan kanatlarından bir tarafının üstüne doğru yatmış. Hırkamı üstümden çıkartıyorum. Açık kanatlarını toparlayarak kartalı hırkanın içine alıp kucaklıyorum. Dışarıda kalan boynunu, arkasına doğru döndürüp bana bakıyor. Yolun ortasında olduğumu unutuyorum sanki. Arabalar yine korna çalıyor. Yol kenarına geçiyorum. Gözlerinin sarısındaki simsiyah göz bebekleriyle içimi deliyor. Bu nasıl bir bağlantı hissi. Bu nasıl bir güç hissi. Sonra bir hamleyle hırkanın içinden çıkıp yere pençelerinin üstüne atlıyor. Üzerinde görünen hiç bir yarası yok.  Kanatlarını açıp birkaç metre alçaktan uçtuktan sonra gökyüzüne doğru yükselip yanıbaşımızdaki ormanın içine doğru uçup gözden kayboluyor.

Öyle kalakalıyorum anın sarsıcı gücünde. İçimden mutluluk gözyaşları geliyor. Bisikletli adamla birbirimize bakıyoruz  içten birbirimize teşekkür ediyoruz. Tam sözleştiğimiz vakitte buluştuğumuz için içimde bir kutlama yükseliyor. Yuuka’yla arabaya biniyoruz, kontağı çeviriyorum, saat 11:11.

Kartal sizlere bir mesaj iletmemi isteyen haberciydi. Ben de bir haberciyim. İki haberci yolun ortasında buluştuk. O size iletmemi istediği mesajı bana verdi. Ruhuna ve varlığına şükrederek uğurladım.

Mesaj herkes için değil; onu almaya vakti gelmiş olanlar için.

“Bu dünyanın fizikselliğine, sertliğine, zorluğuna, kartalın araçla çarpıştığı gibi çarpıştınız. Ruhumuzun inceliğini, güzelliğini, kendine has parıltılarını anlayamayan kimi ebeveyn, kimi öğretmen, kimi eş, kimi işverene çarpıp kanatlarınızın üstüne düştünüz; hem de defalarca kez. Fiziksel hasarlar da oldu. Kiminizin dişleri döküldü, kiminizin saçları döküldü, omurgası çatladı, sinir sistemi bozuldu...

Siz gökyüzünden süzülerek inen bu kartal gibi Iilahi Işığın içinden süzülüp de geldiğinizi unuttunuz. Işığın dalgasını süren kanatlarınızı unuttunuz. Yolun ortasında şaşkınca durmuş bir o yana bir bu yana bakıyorsunuz. İlahi yardım burada. Size kartal olduğunuzu ve yerinizin gökler olduğunu hatırlatan ilahi yardım tam içerden doğuyor.

Size ışık varlıkları olduğunuzu ve kanatlarınızın güçlü olduğunu hatırlatan ilahi yardım tam içerden doğuyor. Ve içerden uzanan bu yardım elinin fiziksel bir yansıması olarak bu kartal hikayesini ve getirdiği mesajı okuyor-dinliyorsunuz.
İçerden doğan ve de gözlerinizden-kulaklarınızdan giren, ilahi zamanlamayla mükemmel. Tam vaktinde.

Sizler zaman-mekanın tutsakları değilsiniz. Buraya kendi isteğiyle gelmiş, en engebeli alanlarda dahi uçabilmeyi öğrenmek isteyen ışık parçalarısınız. Ve Işığın bollukla yağdığı bu dünya evresinde, bir yükseliş kapısından daha geçiyorsunuz. Ayaklarınızın üzerinde doğrulma, ışığınızın merkezinde olma, kanatlarınızı açma vakti. “Kim olduğumu ve ne istediğimi biliyorum” demenin vakti.  Kalbinize doğan istekleri neşeyle, coşkuyla, beklentisizce takip etmenin vakti. Akşam güneşine doğru açtınız kanatlarınızı, bir ruh ailesi-bir kabile olarak uçuyorsunuz.”

Akşam güneşine doğru açtık kanatlarımızı bir ruh ailesi-bir kabile olarak uçuştayız.

Çok şükür. Sonsuz şükür. Aşk ile.


Not:

Şimdi biz, Yuuka’yla, kendi kalbimize dolan isteklerin peşinden Mısır’a gidiyoruz. 21 Aralık’da Giza piramidinde ışık demirleme meditasyonu yapacağız. Bu uzaktan katılımlı toplu meditasyona hepinizi şimdiden davet ediyorum.
Bu konuyla ilgili bir blog yazısını yarın tamamlayıp yayımlamayı düşünüyorum. Fb üzerinde de bir etkinlik sayfası açacağım.