Saturday 12 March 2022

66. Hoşçakal


 Dünyanın neresinde ne şekilde bir basınç oluştu da o yanardağ patladı; çoğu zaman bilemezsiniz.O basınç noktasındaki değerleri ölçebilecek aletler  bile henüz keşfedilmemiş olabilir.Ama bakarsınız ve yanardağ infilak etti dersiniz. Kısıtlı jeolojik bilgilerinizle açıklamalar getirirsinz. Yanardağın en heyecanlı patlama görüntülerini televizyondan seredersiniz.. Ama bilmezsiniz neden olan gerçek basıncın değerini, kaynağını, tetikleyicilerini, başlatıcılarını ve nihayetine ulaştırıcılarını...Bilmezsiniz bu nasıl büyük bir şifadır dünya için nasıl büyük bir rahatlanma getirir Dünya'ya ve üstünde yaşayanlara. Ah vah dersiniz, "yandı topraklar, ağaçlar, insanlar"... Bunu gerçekten empati yaptığınız için yapmazsınız çoğunlukla. Çoğunlukla doğanın yokedici gücüne karşı tepkinizdir, korkunuzdur ortaya çıkan.


Bir virüs gelir bedeninize. Onunla savaşan bağışıklık sisteminiz ateş yaratır, üstüne soğuk su dökersiniz. Aynı bağışıklık sistem, sizi detoks etmek için ishal eder bütün deliklerinizi ilaçlarla tıkarsınız. Virüsün neden geldiğini bilmezsiniz. Onun gelişine kapı açan duygu ve düşüncelerinize, bilinç enerjinize bakmazsınız. Birileri der ki ne bağışıklığı, ol aşını rahatla.. tak maskeni rahatla.. Sırf doğanın yok edici gücüne, içinizdeki savaşa olan korkunuzdan, sorgulamadan kabul edersiniz size verileni.. olursunuz, içersiniz, takarsınız... Bağışıklık diyenleri doktorluktan menedersiniz. Maske takmayanı toplumdan soyutlarsınız. Tabii kendi bağışıklığına bunları yapan bağışıklık diyene neler yapmaz ki? 


Bir savaş çıkar. Tüm hayatınız boyunca beslendiğiniz tv size hikayeyi hep aynı taraftan aktarır, kimin haklı kimin haksız olduğunu söyler, savaşta zarar gören insanları gösterir.. ve yine yalancı doğanız hiç bir empati yapmadan, hissetmeden, birşey sezmeden, derin düşünmeden, sorgulamadan, "Ah vah insanlar" demenize, "o taraf tükaka bu taraf kahraman" demenize sebep olur. Hatta 2. dünya savaşından tanıyıp nefret ettiğniz naziler bu yeni savaşta yeni kahramanlarınız bile olmuş olabilir. Ama kimin umurunda. 


3. boyutun bakış açısıyla Savaş bedenimizde de bu dünyada da kaçınılmaz. Yok edici güç de yaratıcı güçle aynı anda iş başında. 


evet ateş çıktığında bedenimiz yanıyor, 

evet yanardağ patlayınca dünyamız yanıyor

evet virüs bedende bişeylerin ölmesine neden oluyor.

Ölenler ölüyor, yeni doğumlar oluyor. Dönüşüm oluyor. beden yenileniyor, dünya yenileniyor.

daha yüksek bir bilinç frekansında bile savaş hala var.. galaktik bir savaş.. ama onlar buna savaş demiyorlardır.

Onlar savaş olarak görmüyorlardır, ne bedenimizde, ne dünyada ne galakside olan çarpışmaları. O daha yüksek bilinç bu olanlara bakarken neden ve sonuçlarını görüyordur, bu olanların ne büyük bir bilinç yükselişine merdiven yarattığını görüyordur. Ve bütünün en yüksek hayrını gözeterek alyuvarların virüse vurduğu gibi dünyada ve ya dışındaki karanlık merkezleri yüksek frekanslarıyla vuruyorlardır.

Savaş nedeniyle acı çeken insanlara fiziksel olarak yapabileceğiniz bir fiziksell yardım varsa hiç durmayın yapın. Yoksa o zaman onların acısını kalbinizde duyun, onlara güç ve ilahi yardım dileyin, barışın, birliğini kardeşliğin aşkın resmini yapın, şarkısını söyleyin, yazısını yazın. Kollektif bilince ışık olun. ama bilinki savaş da doğanın bir parçası ve bitmesi gerektiğinde bitecek.  Hastalık da öyle, akan lav da kuruyacak..


Bu yazıyı toplumun geneline yazmak ve hediye etmek istedim. 3 kişi bile okusa mesaj gideceği yere-kollektife gider.

Dürüst ol insan: Barış için ne kadar düşündün, ne kadar konuştun, barışı ve kardeşliği ne kadar düşledin? kendi ülken ve ya çevre ülkeler kendinden daha güçsüz ülkeleri on yıllardır istila ederken, bunu durdurmak için ne yaptın?

"Barış için düşündüm, hayal kurdum ve bu enerjiyi kollektif bilince ektim. Sonra kendi hayatımda da bütüne hizmet birlik ve sevgi ilkelerini hayatımın merkezi kıldım" diyebiliyor musun?

Televizyonlarınız başında oturmuş savaş pornosu izliyor ve vicdanınızla masturbasyon yapıyorsunuz çoğunuz. Maskeniz, 4. aşınız ve savaşınız, tabağınızda etiniz, elinizde kumandanız, kucağınızda patlamış mısır torbanızla hoşçakalın. 

Size öfkeli olduğumu ve öfkemden ötürü uzun zamandır sessiz kaldığımı farkettim. Bu farkındalık öfkemi servgiye dönüştürdü çok şükür.  Ve sevgim de yazıya dönüştü.

Hoşçakalın derken bir yere gitmiyorum. Buradayım. ama aynı boyutta değiliz ve olmak zorunda da değiliz. 

Şİmdi birileri de çıkıp sen kendini ne kadar yukarlarda görüyorsun öyle diyebilir. Ona şimdiden cevabım: Ben sevgideyim. Olduğum yeri biliyorum.

çünkü seçimlerim ve sonuçları önümde-deneyimliyorum. Sevgi var burada.. aşağısı ve ya yukarısı değil.. Sevgi-Birlik-

Ve sevgi olmayan parçalarım da burada benimle. Kendimi tutmamdan mütevelli bedenimin bir yerinde basınç oluşmuş... patladı. Düştüm ve kaburgamda bir kası incittim. Çok şükür acımı dinliyorum şimdi ve bu yazıyı kendimden serbest bırakarak

kat ve kat daha rahatlıyorum.


Aşk olsun.

 



Not: 5 aydır ailece doğada bir yaşam alanı hazırlıyoruz, yaşıyoruz. Bu haziran sonu tam zamanlı olarak orada yaşamaya başlayacağız.
Nisanın ilk haftasından itibaren Doğada yaşama geçiş konulu youtube video günlüklerimizle sizinle olacağız.