Wednesday, 11 December 2024

82. Akıntının tersine yüzen bir somon - Geri giden gezegenler falan...

 

                                                                Pushkar Gölü


Geri giden gezegenler falan...


     Çiftliği bırakılmaya hazırladım, arabamızı sattım, Hindistan vizemi aldım, biletlerimi aldım, birkaç şehre kısa yolculuklar yaptım. Halletmem gereken birçok irili ufaklı iş vardı ve Merkür terse gidiyordu. Bazı astrologların yapmayın dediği her şeyi yapmışım. İmza atma dediler attım, yola çıkma dediler çıktım. :D

     Merkür’ün terse gitmeye başladığı gün resmen farklı bir şey oluverdim; nehrin akışına ters yüzen bir somon balığı. Hayır kafamın dikine gitmek istediğimden değil; yönüm o yöndü; gideceğim ve yapacağım heryer ve herşey nehrin yukarılarında bir yerdeydi ve ben gitmeliydim; öyle gidesim vardı.

     Bu arada, ben yıldızların ve gezegenlerin insanların kader yollarını doğrudan etkilediğine inanan biri değilim. Aksine; onların biz insanlara ruhsal olarak karar verdiğimiz yönü, kader yolumuzun rota değişim noktalarını, karanlığımızı ve aydınlığımızı, hediyelerimizi ve sınavlarımızı yansıtan birer ayna olduklarını, böylece dolaylı bir hizmette olduklarını düşünen biriyim.

     Velhasıl somon oldum ve daldım suyun altına akıntının nispeten zayıf olduğu bir derinlikten ama kararlılıkla gitmem gereken yöne doğru yüzdüm. Ha, bu sırada normalden biraz fazla mı para harcadım, umursamadım. Ha saat 12’ye planlamıştım da 15’te mi adım atabildim; umursamadım. Öyle istedim de böyle mi oldu, hiç takılmadım. Gittiğim ana yön etkilenmediği sürece detayların bir önemi yoktu. Mucizeler de yol boyu benimleydi. Hata ya da talihsizlik gibi gözükebilecek kadersel durumlar beni hayal edebileceğimden daha hızlı yollandırdı. (Hiç birine hata ya da talihsizlik demedim, aksine şükürle karşıladım.)

     Misal, İzmir’de yaşayan biri olarak Hint vizesi için Ankara’ya gitmem gerektiğini biliyordum. Doldurduğum online vize formunda nasıl bir teknik ‘hata’ olduysa çıktının üstünde İstanbul yazılıydı. (Hata: ilahi oyun) Arayıp sormak istedim; kimse telefonlarıma yanıt vermedi. O yüzden İstanbul’a gittim.

     Dosyalarımı teslim alan Türk görevli, 'katiyen buradan olmaz, Ankara’ya gideceksin' dedi. O sırada arkasından geçen Hintli konsolosluk görevlisiyle göz göze geldik ve ‘Namaste-ji’ diye seslendim. Gözlerinden okudum ki doğru yerdeydim ve doğru kişiyle bakışıyordum. Türk çalışan daha birkaç imkansızlık nedeni bulmuştu kağıtlarımda. Mesela turist vizesi ile gidenlere artık yalnız 3 ay veriyorlarmış. 6 ay istedim. Maaşlı bir işin yoksa zor, falan dedi. 

     Bir de samimi mektup yazmıştım. Hintli kardeş yanaştı ve aldı mektubumu. Sonra gidip masasının başına oturdu.

     Ben de bekleme odasında oturdum, kapadım gözlerimi. “İnsanlara güveniyorum”, dedim. Kalbimden o kadar samimi ve gerçek bir frekansta çıktı ki bu söz, gözüm yaşardı. 10 dakika sonra beni çağırdılar. "Bu akşam gel pasaportunu 6 aylık vizenle birlikte al" dediler. Aramızda cam perde olmasa sarılacaktım. Neşemi saklamam. Bir “Wuhuuu” çektim. Şaşkınca baktılar bu 45 yaşındaki çocuğa. Vizeyi normalde 3-4 günde veriyorlarmış. Öyle aynı günde çıkması da bir mucizeydi.

     Sevinçle otelime döndüm ve dakikalar içinde ağır bir grip vurdu beni. Evime o gün dönecekken bir gün daha kalmam gerekti.

     O vakit somon olarak biraz daha derine daldım. Nehir böyle güçlü ve tersten gelirken kendime daha iyi davranmak istedim.  Gideceğim güne dek kullanmak üzere araç kiraladım mesela.

     Yaptığım hiçbir şeyi yıldızlara borçlu değilim. Her şey ruhumdan. Yıldızlar ise yalnızca yoldaşlar. Her şey olması gerektiği gibi oldu ve dört günde iyileştim.

     Bugün Alsancak’a çıktım, biraz döviz almak ve çamışırhanede çamaşır yıkamak için. Güneş parladı yüzümde. Derin nefes aldım. Somon artık suyun üstüne çıkmıştı. Suyun üstündeki ters akıntı da artık güçlü değildi ya da neredeyse yoktu.

     “Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim” diye içimden geçirirken, ortasında yürüdüğüm sokağın yüksek binalarına ilişti gözüm. Ya bir deprem olaydı da bu binalar çökeydi ve hayat benim için o an biteydi? Hayatın bir yarış olmadığını, hedefin yalnızca “Bu An” olduğunu kendime bilinçaltımdan gelen bir dürtüyle, farkındalıksızca hatırlatmıştım ve bunu da hemen o an fark etmiştim.

     Ki mikro saniyeler bile geçmeden, yanından geçmekte olduğum dükkandan şu şarkı sözleri duyuldu:


   “Ölüversek bu an ne olur?”


     (Tam hatırlayamıyorum ama böyle bi sözdü)


     Yaaa... Ölüversek bu an... ne olur?

     Hazır olmak gerek her an, her nefeste. Kolayca geçebilmek için bir diğer ana. Yeni deneyimlere kolayca geçebilmek için, bir hedefe olan zihinsel saplantılardan ve duygusal yapışkanlıktan özgür olmak gerek.

     Ki o yeni deneyim ya bu yaşamdaki yeni bir perde, ya da bu yaşamın ötesindeki yeni bir perde... Ne fark eder?

“Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim” sözünü olduğu yerde; geçmişte bıraktım. “Yüzdüm yüzdüm de neresine geldiysem orasına geldim.” dedim. 

     Güneş parıldadı ve balıktan çok kuş vari bir insan olduğumu hatırladım. Kanatlarımı açtım ve şimdi uçuyorum ve yalnızca uçuyorum.

     Nereye? 13 Yıl önce Yuuka’yla tanıştığım, ruhani uyanışımın gerçekleştiği yere; Pushkar Gölü’ne.

     Bir süredir (13 yıl) dikkatim bana anlatılan dertleri, sıkıntıları, acıları, imkansızlıkları, hastalıkları dinlemek onlara ruhlarından bir ilham ve şifa yansıtmak üzerinde kilitliydi. Şimdi yalnızca uçuyorum. Dikkatim kendimde ve kanatlarımda. Yeni bir ben doğuyor.

     Karşılamaya gidiyorum.


     Bu vesileyle uzaktan ruhani rehberlik ve şifa seanslarımı durdurduğumu da duyurmak isterim. Ne kadar süre için? Belki 3 ay(?) Belki daha fazla(?)


     Bu güneşli İzmir gününde, yapmak isteyip de yapabildiğim her şey için şükrediyorum; bu yazı da buna dahil.

     Ahh bir şey daha yapmak istiyorum!! En sevdiğim aile fotoğraflarımızdan birkaç tanesini bastırmak ve yanımda taşımak istiyorum. Ah işte bu tam anlamıyla pastanın üstündeki vişne oldu benim için. (Fotoğraflar baskıda)

(Canlarımla 17 Ocak'da Hindistan'da buluşacağım)


21 Aralık Kış Gün Dönümü'nde Pushkar (Savitri) Saraswati Tepesi (Tapınağı)'nda bulunup 

hep birlikte yapabileceğimiz bir toplu meditasyon hayal ediyorum şimdi.

(Önümüzdeki günlerde saat ve meditasyon bilgisini fb üstünden paylaşırım.)


Savitri Temple-Pushkar



Sözümü duyanlara ve duymayanlara kutsal bir akış diliyorum. Tutunmadan, kasılmadan, teslimiyet halinde, kuş gibi, balık gibi, kurtlar, geyikler ve yunuslar ve insanlar gibi aşk ile...

Aşk ile Hu...