Tuesday 2 January 2018

29. Uyanış çağı üzerine, bütün Mustafa'lara mesaj var.

Bugün blog günüymüş... Kalk yaz dediler, yazdım :)

---





İnsanların kimlikleri hapishaneleridir.

Yeni doğan bir bebeğin gözlerine baktığımızda orada tanımsızlık görürüz. Hiçlik. Kimliksizlik. Masumiyet. Kutsallık.
Her geçen gün bebek kendisine verilen yeni bilgilerle depolanır.
Yardıma ve sevilmeye muhtaç olduğunu öğrenir.
Ebeveynin ve atalarının bilinç seviyesi ne ise bebeğin de beslenebileceği bilgi türü odur. Sırayı bozan istisnayi bir durum yok ise bilgi atalardan torunlara doğru, çocuk-ebeveyn ilişki deneyimleriyle ve de genetik olarak aktarılır.
1 yaşına varmış bir çocuğun gözlerinde hala saflık ve tanımsızlığı yakalamak mümkün olabilir.
3 yaşında bir çocuğun gözlerinde Tanrısal parıltı hala mevcutsa da, annesinin ve babasının çocuğu kimliği de o kadar görünürdür.
Düşük frekansta bilgi, değer ve besinlerle beslenmiş 5 yaşında bir çocuğun gözleri artık kaybolmuş  olan insanı yansıtmaktadır. O kaybolmuşluğun etrafı kimlik bilgileriyle örülmeye başlanmıştır ve her geçen gün büyüyen bir saçmalık topuna dönüşecektir.

EGO:
Adı: Mustafa
Doğum yeri: XX
Doğum tarihi: xxxx
Dini: x
Ailede Kabul edilirliğ: %xx
Kendince toplumda kabul edilirliği -%yy
Kendince Fiziksel çekiciliği: xyzdsbc
Kas gücü:mdsdg
Akıl gücü: jgdaterfdbv
Şanslılığı: hjgsduydt
Yaş büyüdükçe:
Okul başarısı ya da başarısızlığı
Ilişkilerde başarı ya da başarısızlığı
Işte başarı ya da başarısızlığı
Bankadaki parası
Vs.

Mustafa, ismiyle birlikte, çocukluğu itibariyle etrafına toplanmış bütün dünyasallığının  bir yumağı haline gelmiştir.
Ego yün ise, Mustafa ondan kazak örüp giymiştir.
Ego nostalji sayfalarında kalmayı sevmez. O kendini hep yeniler. Çocukken yaşadığı fakirlik ve değersizliğin kazağını, çok çalışıp, çok didinip, zengin ve görünürde değer verilen bir iş adamı kazağına çevirmiş olabilir.
Çocukluğunda çok özendiği maket arabalardan kendisine milyon liralık kolleksiyon yapmış hatta yetmemiş maket araba müzesi açmış olabilir.
Gençliğinde özendiği ama ilişki kuramadığı genç ve güzel kadınlardan bir hizmetli ordusu kurmuş olabilir.
Gençliğinde kendine kim olduğu sorulsa, acıların çocuğuyum, diyebilirdi.
Şimdi sorulsa, işte efendim şu şu şu derneklerden şu ve ya bu başarılar nedeniyle ödül almış, şuranın ya da buranın başkanı, bişeysi, paralısı, kazaklısı, şöyle ve de böyle yakışıklı vs., diye sonu gelmez bir cümleyle kendini anlatmaya çalışabilir.
Kazak aynı kazak. Rengi değişmiş.
Mustafanın gözlerindeki masumiyetin üstü katmer katmer örtülmüş.
Kim olduğunu unutmuş. Kim olduğunu unuttuğunu da unutmuş. Kim olduğunu unuttuğunu unutuşunu da unutmuş… gözlerinde zerre derinlik kalmamış. Sesi sanki kendine ait değil. Kokusu da öyle.
Ağzından çıkan hiç bir söz özünü yansıtmıyor.
Mustafa bir fikirler balonu.
Kendine dışarıdan bakıldığında ne görülmesini istiyorsa ona inanıyor, ona programlı yaşıyor. Bu onun sahte kimliği. Bu onun egosu.
O son ana dek, sahte kimliğin devamlılığı ne gerektiriyorsa onu yaparak yaşayacak.
Aynı güçlü Mustafa karakterini sergilemeye devam edecek…
Aynı zengin, aynı yakışıklı, aynı zinde, aynı genç, aynı başarılı, aynı şöyle, aynı böyle…
Bu sahte kimliğin sürdürülebilirliği mümkün değil ki… Er geç yıkılacak Mustafa.
Bir insan, ömrünün tamamı boyunca her an aynı performansı sergileyemez ki…
Kaldı ki herşey onun performansına da bakmıyor.
Onun şans dediği faktör başka yönden esse Mustafa hemen yıkılacak.

O yıkılış anına dek Mustafa kendi kendinin hapsinde yaşayacak. Daha da doğrusu hapisin kendi olacak.

Dilinin ucuna geldiği halde birine seni seviyorum demeyecek mesela. Zayıflıkmış…
İçinden çok geldiği halde havuza bomba vuruşu atlamayacak… Erkeğe yakışmazmış…
Çocuklarıyla sokakta kahkaha atarak koşmazmış…
Bir kadının önünde ağlamazmış.


Ağlarsın Mustafa, öyle ağlarsın ki, tüm insanlığın önünde ağlarsın. Yeterki o kırılma noktası senin hayatına varmış olsun. Yeterki o sahte kimliğin bir zerzeleyle sarsılsın.
Ve kendi kendine bir sor: Ben kimim, diye.

Hayatının o dönemi geldiyse yıkıma direnme Mustafa. Zaten direnemezsin. Sen olmayan herşey yıkımda…
Sahte kimliğini merkez olarak kullanan kurulmuş bütün yapılar yıkılacak. Işin, evin, alien, ilişkilerin, paran, pulun, tipin, sağlığın…
Gözlerindeki kutsal parıltı yeniden gözükene dek yıkılacaksın Mustafa.
Bir insanın perspektifinden en iyi ihtimalle bu yıkım sen ölmeden durur.
Öyle olursa uyanmış insan olursun. Gözleri Tanrısal ışıkla parlayan, ağzından özünün sözleri dökülen, özün şarkısını söyleyen, kutsal insan olursun. Aman dikkat Mustafa. Sonra da bu yeni fikirlerin insanı olacaksın. Ruhani Mustafa olacaksın. Bütün sahte kimlikler gibi o da yıkılacak, parçalanacak ya.
O vakit kendini koşulları ve oluşlarıyla tanımlamayan, ışıl ışıl bir varlık olacaksın. Mustafa değil, insan bile değil…
Hapis yaşamında kendini mahrum ettiğin gönlünden geçen herşeyin peşine düşüceksin artık. Hiç giyinmediğin gibi renkli giyineceksin belki. Hiç gülmediğin kadar sesli ve ulu orta güleceksin belki. Kitap okumayı severmişsin meğer… Kendini kalabalığın ortasında dansederken gördüğünde şaşıracaksın. Çocuğun için çocuk tiyatrosunda eşşek kılığına girip anıracaksın. Eşine çiçekler alıp önünde diz çökeceksin. Yaradanla telefonda konuşur gibi kalbinden konuşacaksın. Hayatın daha ne mucizelere gebe.
Ama tekrar diyeyim, her yeni oluşumunu kimlik edip tutmaya çalışacaksın. Bu, İnsanın dünya sınavı.

Yok, bu yıkım ve yeniden kurum, yani ölmeden ölüm doğmadan doğum, bu hayatta tamamlanmazsa, fiziksel ölümün çok ağır, çok kederli olacak. Bunu seni korkutmak için değil hazırlamak için söylüyorum. Gözlerine bakan herkes pişmanlıklarını, keşkelerini görecek. Etrafında sana acıyan insanlar olacak. Öldükten sonra bile güçlü olduğunu kanıtlamaya çalışacaksın. Hani hayaletli evler olur ya… Öyle bişey…
Er ya da geç, bu hayat veya sonrasında, sahte kimliklerin yıkılacak.
Seç Mustafa. Zaman şimdi.
Bir daha dünyaya gelirsem şöyle de yaparım böyle de yaparım diye ağlaşma. Şimdi yap. Hiç bir zaman geç değil.
Diyebilirsin ki yaşım olmuş 50 ve ya 60. Ben böyle bir radikal değişim yaşamaktan korkuyorum. Onca yıllık arkadaşlar, eş dost, kariyer çevresi, hakkımda ne düşünür?

Hangisinin hakkındaki düşüncesi hayatta geri kalan vaktinden daha değerli?

Bırak ne düşünürlerse düşünsünler. Senin depreminden onlar da sallanır. Onların da sahte kimlikleri tehlikeye düşer, yıkıma girer. Bunun adı hakikate uyanış. Uyanışın çağında yaşıyoruz.



---
Hey!
Rocker kardeşim sen dinlediğin müzik ve giydiğin siyah tişört değilsin.
Işten eve, evden işe giden kardeşim, sen bu değilsin.
Kız kardeşim, okuduğun dergi, giydiğin ayakkabı değilsin.
Babasının oğlu, annesinin kızı değilsin…
Dostum, sen inandığın din, doğduğun ülke, cildinin rengi değilsin.

Sen kimsin?


Ben Kimim?


(İpucu: bu sorunun düşünerek verilecek her türlü cevabı yanılgıdır-Ego’dur)

No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.