Friday 23 March 2018

34. Yeni insanın bildirgesi



Dünya sahnesindeki hikaye herkes için nerede ve nasıl başladı bilmiyoruz. Ancak bu güne, bu ana baktığımızda nasıl süregeldiğini, nasıl dönüşmekte, nasıl evrilmekte olduğunu görüyoruz. Üçüncü boyut, kutupsallığın, ayrımın, ilüzyonların boyutuydu; geçtik içinden ve geçiyoruz hala. Kendimizi bir birey olarak gelmiş geçmiş tüm toplumlardan ve atalarımızdan ayrı göremeyiz. Biz sonsuz bir yaratım dalgasının parçasıyız. Bu dalganın bir ucu üçüncü boyutun üst ötesine, bir ucuysa alt berisine dokunuyor; yani bilincin çok yüksek ve çok düşük olduğu uçlara.

Bu mesajı okurken içsel bir bilişle onaylayanlar!: Biz  bu dünyaya ilk enkarne olduğumuzda 3. boyut okulunun giriş kapısındaydık. Şimdi çıkış kapısındayız. Ama bu okulda her zaman birinci sınıflar vardı ve hep olacak.

Bu okul deneyimleterek öğretti. Meraklı çocuklar gibiydik; birbirimizi dürttük, ittik, sevdik, seviştik, savaştık,öldük, öldürdük.  Yalnızca kendimizi görebildiğimiz en dar bilinç sınıfındayken, ‘ben ve benim’ dedik. Şimdi okulun son sınıfına varmış olanlarımız, çok daha geniş bir bilinç penceresinden bakıp , ‘Biz-Kutsal Biz’ diyor; biz için nefes alıyor, biz için nefes veriyor.

Dualite okulunun başlangıcında kadın ve erkek olduğumuzu sandık. Okulun son sınıfının son günlerine yaklaşanlar ise bedenen erkek de olsa kadın da olsa, cinsiyeti olmayan bir ruh olduğunun farkında. Onlar hem hassas, ince, güzel, yaratıcı, hem güçlü, kudretli, güvende, bilge; hem anne, hem baba, sonsuz şefkatli ve sevgi dolu varlıklar.

Peki bütün kalıpların dışına çıkmış olan bu insanlar, oraya varana dek neler yaşadılar?
Şu anda oraya doğru yolda olan ruhlar neler yaşamaktalar?

Erkek ve kadın ayrı ilüzyonların içine düşmüştü. Erkek savaşmak ve kazanmak zorunda olduğunu sandı. Göz yaşlarını sakladı. Sanatsallığını, ince yaratıcılığını, hassas dokunuşlarını, güzellik anlayışını sakladı.

Kadın beğenilmesi ve sahiplenilmesi gerektiğini sandı. Dönemden döneme değişen güzellik formlarına kendini uydurmaya, sahibinin nadide, kırılgan gülü olmaya çalıştı. Kendi ayaklarıın üstünde durmayı unuttu. Gücünü unuttu.

Erkek hassaslığını, kadın güçlü duruşunu aradı. Jenerasyondan jenerasyona, ebeveynden çocuğuna ve atalarından torunlarına aktarılan kalıplaşmış, ilüzyonlarla dolu hayat anlayışlarını yıkmak ve hakikati bulmak her zaman zincirin son halkasına, yani size düşen bir görevdir. Bize düşen görevdir.
Hakikati bulmak alışılagelmiş olanın dışına çıkmayı gerektirir. Bu yürek ister. Alışılagelmiş olan her zaman minimum emniyetli alan vaadeder ve sizi küçük kutunuzun içinde, bunalımda tutar. Aradığınız hakikatse bütün duvarları yıkmanızı gerektirir. Yıkarsanız kendinizi ailenizin, arkadaşlarınızın, toplumun zıt yönüne doğru yürürken buluverirsiniz. Bu ürkütücüdür. Ancak o minik kutunun içinde öylesine uzun süre hapis kalmışsınızdır ki, artık ne olursa olsun yürürsünüz. Ne kadar canınız acırsa acısın, ne kadar korkarsanız korkun yürümeye devam edersiniz. İşte bu gerçek mezuniyetine yürüyen öğrencidir.

Tüm erkeklerin matematik profesörü olduğu bir aileden çıkan ilk mistik olursunuz.

Tüm kadınların kendilerini sakladıkları bir aileden çıkan ilk dansçı kadın olursunuz.

Kadınların dövüldüğü bir aileden çıkıp, kadın hakları savunucusu bir erkek olursunuz.

Dededen babaya, babadan çocuğa karanlık sırların aktarıldığı bir aileden çıkarsınız da, sırları dünyaya ifşaa eden ilk insan olursunuz.

Kadınların hapis hayatı yaşadığı bir toplumdan çıkar özgürlüğün sembolü bir efsane Tanrıça olursunuz.

Akıntının tersine yüzüyormuşsunuz gibi gözükse de, o ters akıntı aslında yalnızca yüzeyseldir. Siz, hakikatin peşinde, derinden gelen çok güçlü bir akıma kapılmışsınız.O, ruhun akımı; ruhun akışı O…

Bu satırları yazdığım akşam bir kardeşim bana özel mesajla, aşağıda paylaşacağım videoyu gönderdi. (Dil japonca, alt yazılar ingilizce.) Beş asır evvel kurulmuş bir budist tapınağının rahipliğini babadan oğula aktararak gelenek ve görevi sürdüren bir aileden, tapınakların sıkıcı yerler haline geldiğini düşünen bir erkek evlat çıkmış. Budist eğitim ile büyütülen bu erkek evlat,  aile ve çevre baskısına rağmen kalbinden çıkan yolu takip etmiş ve DJ olmuş. Garip oğul pek çok sene Dj’lik yapıp bambaşka bir hayat yolu sürdükten sonra tapınağa geri dönüp baş rahipliği üstlenmiş. Hiç kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir şey yapmış. Dj’liği  ve rahipliği harmanlamış.

 Japonya gibi alışılmışın dışına çıkmanın çok zor olduğu, sert kalıpları olan bir ülkede, tekno müzik, ışık sanatçılığı ve budist mantralarını birleştirerek bu dünyada eşi benzeri olmayan bir seremoni yaratmış. Yaşı belki altmış, belki daha da fazla.

Eskiden haftada bir kaç kişinin geldiği tapınağa şimdi bir seremonide, her yaştan, her çeşit onlarca insan geliyor; realiteyi sorgulatan rengarenk ışıkşar, evrensel ritimler ve harmonik seslerle kaynaşan yüksek frekanslı budist mantralarını dinliyorlar.

Şimdi onu tanıyanlar onun dünya görevini daha açık görebiliyorlar. Tapınağı terkedip Dj’lik yolundan gittiği vakitse büyük ihtimal yargılanıyordu.

Japonca  ve ya  İngilizce bilmiyor da olsanız bu videoyu yine de izlemenizi ve aktardığı çok yüksek enerjiyi ve ilhamı almanızı tavsiye ediyorum.

(Ben de bu tapınağı bizzat gidip ziyaret etmeye karar verdim)

Orjinal video:


(video açıldığında sağ alt köşedeki youtube logosuna tıklayarak yeni açılan pencerede büyük çerçevede izlemenizi tavsiye ederim. Yani videoyu Youtube adresinde izlerseniz büyük ekran izleyebilirsiniz.)


Yaaaaa…Kutsal mekanın koruyucusu ve tutucusu budist rahip bir aileden çıkarsın da önce Dj olur sonra Tekno budist olursun. Onun adı Gyosen Asakura.



Bu cesur yürüyüşü okulun son sınıf öğrencileri sergiliyor. Dünya çapında bu yürüyüşe şahitlik ediyoruz. Bu 26 bin yılda bir görünen kutsal bir yürüyüş. Yürüyenler ellerinde yolu aydınlatan meşaleler taşıyorlar. Onları görenlerin gözleri doluyor, yürekleri kabarıyor. Silkelenip kendilerine geliyorlar. Kendilerine sormaya başlıyorlar. Ben ne istiyorum?  İsteğimi neden yerine getirmiyorum?
Kendimi toplumun ve ailenin çizdiği erkek ya da kadın kalıbında mı tutmaya çalışıyorum?

Bu en az 144 bin yeni insanın evrenlere ve tüm varlıklara bildirgesi:

“Ben yeni insanım; ne bildiğiniz erkek, ne de bildiğiniz kadın. Benden beklentileriniz için sizi bağışlıyorum. O beklentileri karşılama çabasındaki tüm yaralanışlarım için kendimi bağışlıyorum. Sonsuz gücümü, sonsuz özgürlüğümle birleştirip, sonsuz olasılıkların en hayırlı realitelerini doğurmaya, kutsal yola çıkıyorum. Meşalem kalbimde yanıyor; ilahi onur ve mütavazilikle Tanrı-İnsan olarak yürüyorum.
 Yolum üçüncü boyutun üst ötesine ama seçiminiz her ne olursa olsun kalbim hep sizinle bir, hep beraber. Aksi artık mümkün değil.”

Bütün varlıklar uyansın

Bütün varlıklar kalplerindeki ilahi meşaleyi yaksın

Hepinizin varlığına ve ruhuna şükran.

Yaradana sonsuz şükran.

---


Mayıs ayına kadar uzaktan görü rehberlik ve şifa seansları vermeye devam edeceğim.
Seans isteğinizi strongwings121212@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.


(Bu seans sizin adınıza mucizeler yaratmaya söz vermiyor; kendi mucizenizi kendiniz yaratmanıza nasıl katkısı dokunacaksa öyle çalışmaya söz veriyor.)

---









---


No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.