Dünya sahnesindeki hikaye herkes için nerede ve nasıl başladı bilmiyoruz. Ancak bu güne, bu ana baktığımızda nasıl
süregeldiğini, nasıl dönüşmekte, nasıl evrilmekte olduğunu görüyoruz. Üçüncü
boyut, kutupsallığın, ayrımın, ilüzyonların boyutuydu; geçtik içinden ve
geçiyoruz hala. Kendimizi bir birey olarak gelmiş geçmiş tüm toplumlardan ve
atalarımızdan ayrı göremeyiz. Biz sonsuz bir yaratım dalgasının parçasıyız. Bu
dalganın bir ucu üçüncü boyutun üst ötesine, bir ucuysa alt berisine dokunuyor;
yani bilincin çok yüksek ve çok düşük olduğu uçlara.
Bu mesajı
okurken içsel bir bilişle onaylayanlar!: Biz
bu dünyaya ilk enkarne olduğumuzda 3. boyut okulunun giriş
kapısındaydık. Şimdi çıkış kapısındayız. Ama bu okulda her zaman birinci
sınıflar vardı ve hep olacak.
Bu okul
deneyimleterek öğretti. Meraklı çocuklar gibiydik; birbirimizi dürttük, ittik,
sevdik, seviştik, savaştık,öldük, öldürdük.
Yalnızca kendimizi görebildiğimiz en dar bilinç sınıfındayken, ‘ben ve
benim’ dedik. Şimdi okulun son sınıfına varmış olanlarımız, çok daha geniş bir
bilinç penceresinden bakıp , ‘Biz-Kutsal Biz’ diyor; biz için nefes alıyor, biz
için nefes veriyor.
Dualite
okulunun başlangıcında kadın ve erkek olduğumuzu sandık. Okulun son sınıfının
son günlerine yaklaşanlar ise bedenen erkek de olsa kadın da olsa, cinsiyeti
olmayan bir ruh olduğunun farkında. Onlar hem hassas, ince, güzel, yaratıcı,
hem güçlü, kudretli, güvende, bilge; hem anne, hem baba, sonsuz şefkatli ve
sevgi dolu varlıklar.
Peki bütün
kalıpların dışına çıkmış olan bu insanlar, oraya varana dek neler yaşadılar?
Şu anda
oraya doğru yolda olan ruhlar neler yaşamaktalar?
Erkek ve
kadın ayrı ilüzyonların içine düşmüştü. Erkek savaşmak ve kazanmak zorunda
olduğunu sandı. Göz yaşlarını sakladı. Sanatsallığını, ince yaratıcılığını,
hassas dokunuşlarını, güzellik anlayışını sakladı.
Kadın
beğenilmesi ve sahiplenilmesi gerektiğini sandı. Dönemden döneme değişen
güzellik formlarına kendini uydurmaya, sahibinin nadide, kırılgan gülü olmaya
çalıştı. Kendi ayaklarıın üstünde durmayı unuttu. Gücünü unuttu.
Erkek
hassaslığını, kadın güçlü duruşunu aradı. Jenerasyondan jenerasyona, ebeveynden
çocuğuna ve atalarından torunlarına aktarılan kalıplaşmış, ilüzyonlarla dolu
hayat anlayışlarını yıkmak ve hakikati bulmak her zaman zincirin son halkasına,
yani size düşen bir görevdir. Bize düşen görevdir.
Hakikati
bulmak alışılagelmiş olanın dışına çıkmayı gerektirir. Bu yürek ister.
Alışılagelmiş olan her zaman minimum emniyetli alan vaadeder ve sizi küçük
kutunuzun içinde, bunalımda tutar. Aradığınız hakikatse bütün duvarları
yıkmanızı gerektirir. Yıkarsanız kendinizi ailenizin, arkadaşlarınızın,
toplumun zıt yönüne doğru yürürken buluverirsiniz. Bu ürkütücüdür. Ancak o
minik kutunun içinde öylesine uzun süre hapis kalmışsınızdır ki, artık ne
olursa olsun yürürsünüz. Ne kadar canınız acırsa acısın, ne kadar korkarsanız
korkun yürümeye devam edersiniz. İşte bu gerçek mezuniyetine yürüyen
öğrencidir.
Tüm
erkeklerin matematik profesörü olduğu bir aileden çıkan ilk mistik olursunuz.
Tüm
kadınların kendilerini sakladıkları bir aileden çıkan ilk dansçı kadın olursunuz.
Kadınların
dövüldüğü bir aileden çıkıp, kadın hakları savunucusu bir erkek olursunuz.
Dededen
babaya, babadan çocuğa karanlık sırların aktarıldığı bir aileden çıkarsınız da,
sırları dünyaya ifşaa eden ilk insan olursunuz.
Kadınların
hapis hayatı yaşadığı bir toplumdan çıkar özgürlüğün sembolü bir efsane Tanrıça
olursunuz.
Akıntının
tersine yüzüyormuşsunuz gibi gözükse de, o ters akıntı aslında yalnızca
yüzeyseldir. Siz, hakikatin peşinde, derinden gelen çok güçlü bir akıma
kapılmışsınız.O, ruhun akımı; ruhun akışı O…
Bu
satırları yazdığım akşam bir kardeşim bana özel mesajla, aşağıda paylaşacağım
videoyu gönderdi. (Dil japonca, alt yazılar ingilizce.) Beş asır evvel kurulmuş
bir budist tapınağının rahipliğini babadan oğula aktararak gelenek ve görevi sürdüren bir aileden, tapınakların sıkıcı yerler haline geldiğini
düşünen bir erkek evlat çıkmış. Budist eğitim ile büyütülen bu erkek evlat, aile ve çevre baskısına rağmen kalbinden çıkan
yolu takip etmiş ve DJ olmuş. Garip oğul pek çok sene Dj’lik yapıp bambaşka bir
hayat yolu sürdükten sonra tapınağa geri dönüp baş rahipliği üstlenmiş. Hiç
kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir şey yapmış. Dj’liği ve rahipliği harmanlamış.
Japonya gibi alışılmışın dışına çıkmanın çok
zor olduğu, sert kalıpları olan bir ülkede, tekno müzik, ışık sanatçılığı ve
budist mantralarını birleştirerek bu dünyada eşi benzeri olmayan bir seremoni
yaratmış. Yaşı belki altmış, belki daha da fazla.
Eskiden haftada
bir kaç kişinin geldiği tapınağa şimdi bir seremonide, her yaştan, her çeşit onlarca insan
geliyor; realiteyi sorgulatan rengarenk ışıkşar, evrensel ritimler ve harmonik
seslerle kaynaşan yüksek frekanslı budist mantralarını dinliyorlar.
Şimdi onu
tanıyanlar onun dünya görevini daha açık görebiliyorlar. Tapınağı terkedip Dj’lik
yolundan gittiği vakitse büyük ihtimal yargılanıyordu.
Japonca ve ya İngilizce bilmiyor da olsanız bu videoyu yine
de izlemenizi ve aktardığı çok yüksek enerjiyi ve ilhamı almanızı tavsiye
ediyorum.
(Ben de bu
tapınağı bizzat gidip ziyaret etmeye karar verdim)
Orjinal video:
(video açıldığında sağ alt köşedeki youtube logosuna tıklayarak yeni açılan pencerede büyük çerçevede izlemenizi tavsiye ederim. Yani videoyu Youtube adresinde izlerseniz büyük ekran izleyebilirsiniz.)
Yaaaaa…Kutsal
mekanın koruyucusu ve tutucusu budist rahip bir aileden çıkarsın da önce Dj
olur sonra Tekno budist olursun. Onun adı Gyosen Asakura.
Bu cesur
yürüyüşü okulun son sınıf öğrencileri sergiliyor. Dünya çapında bu yürüyüşe
şahitlik ediyoruz. Bu 26 bin yılda bir görünen kutsal bir yürüyüş. Yürüyenler
ellerinde yolu aydınlatan meşaleler taşıyorlar. Onları görenlerin gözleri
doluyor, yürekleri kabarıyor. Silkelenip kendilerine geliyorlar. Kendilerine sormaya
başlıyorlar. Ben ne istiyorum? İsteğimi neden
yerine getirmiyorum?
Kendimi toplumun
ve ailenin çizdiği erkek ya da kadın kalıbında mı tutmaya çalışıyorum?
Bu en az
144 bin yeni insanın evrenlere ve tüm varlıklara bildirgesi:
“Ben yeni
insanım; ne bildiğiniz erkek, ne de bildiğiniz kadın. Benden beklentileriniz
için sizi bağışlıyorum. O beklentileri karşılama çabasındaki tüm yaralanışlarım
için kendimi bağışlıyorum. Sonsuz gücümü, sonsuz özgürlüğümle birleştirip,
sonsuz olasılıkların en hayırlı realitelerini doğurmaya, kutsal yola çıkıyorum.
Meşalem kalbimde yanıyor; ilahi onur ve mütavazilikle Tanrı-İnsan olarak
yürüyorum.
Yolum üçüncü boyutun üst ötesine ama seçiminiz
her ne olursa olsun kalbim hep sizinle bir, hep beraber. Aksi artık mümkün
değil.”
Bütün
varlıklar uyansın
Bütün
varlıklar kalplerindeki ilahi meşaleyi yaksın
Hepinizin varlığına
ve ruhuna şükran.
Yaradana
sonsuz şükran.
---
Mayıs ayına kadar uzaktan görü rehberlik ve şifa seansları vermeye devam edeceğim.
Seans isteğinizi strongwings121212@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
(Bu seans sizin adınıza mucizeler yaratmaya söz vermiyor; kendi mucizenizi kendiniz yaratmanıza nasıl katkısı dokunacaksa öyle çalışmaya söz veriyor.)
---
---
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.