Bu yazının giriş konusu Bill Gates ve onun küresel bir projesi olabilir ama sabır gösterip sonuna kadar okursanız asıl konunun bizimle ilgili olduğunu anlayacaksınız.
Bu videoda, sevgili insancıl, yardımsever (humanitarian)
Bill Gates, “Küresel ısınmayı bitirmek
için ürettiğimiz Co2 seviyesini 0’a indirmemiz gerekliliğini” şöyle anlatıyor.
Formül:
Co2= People x Services per person x Energy per
service x Co2 per unit
Karbondioksit= (İnsan sayısı) x (insan başına
sunulan hizmet) x (Hizmet başına harcanan enerji) x (hizmet başına üretilen CO2)
“ilkokul matematiğine hakim
olanlar anlayacak ki bu formülün sonucunun sıfır olabilmesi için formüldeki
çarpanlardan en az birinin 0’a indirilmesi lazım” diyerek salonu güldürüyor.
Sonra, “Haydi formülün ilk basamağı olan İNSAN
SAYISIna bakalım” deyip ekliyor: “İnsan sayısını yeni aşılarla ve sağlık
hizmetleriyle %10- %15 düşürebiliriz.” (1.3 milyarcık)
(en az %50 dir diye bir fısıltı duydum)
Bi saniye aşılar ve sağlık hizmetleri insan hayatını daha sağlıklı
kılmak ya da uzatmak için değil miydi?
Nasıl yani(?)
Sonra diyor ki formüldeki diğer bir çarpan olan,
“insan başına sunulan hizmeti, düşürmeye niyetimiz yok, hatta daha çok
arttırmak istiyoruz…"
( Daha fazla kola içip, daha fazla hamburger yiyin,
koltuğunuzdan hiç kalkmayın, ihtiyacınızdan daha fazla eğlenceli programla reklamsızca
karşınızda olucaz efendim… demiyor… Çok zengine ferrarisinin yeni modelini
satıcaz demiyor… iphone 25’i satıcaz falan demiyor… Çünkü çok insancıl O.
Evinde elektriği olmadığı için sokakta ders
çalışan Afrikalı çocukların fotoğrafı giriyor sahneye…
Sırf bu çocuklara elektrik verelim diye yani…
Başka bişey mi sandınız?
(Zaten özellikle Afrikalıları aşılıyor olmasının
sebebi, çocuklar büyüsün, sağlıklı olsun ve onlara elektrik hizmeti sunalım,
lamba verelim…İşte insancıl olmak böyle zor iş dostlar…)
(Bu video kesmedi, sırf tek kelimesini
kaçırmayayım diye uzun ted konuşmasını açıp oradan devam ettim izlemeye)
Diyor ki formülün diğer iki bacağı olan “Hizmet
başına harcanan enerji” ve “Hizmet başına üretilen CO2” yu düşürebilmek için
mucizevi teknolojiler keşfetmeliyiz.
Hah diyorum herhalde “ZERO POİNT” (Sıfır noktası)
enerjiden bahsedecek herhalde.. (Şaka şaka, öyle bişey deme ihtimali aklımın
ucundan geçmiyor)
Diyor ki, “Uranyum’un bugün %1 ni yakıyoruz.. %99’unu yakalım.”
Yani yetmedi dünyanın dibini kazdık, petrolle
dünyaya hükmettik… “hadi şimdi de uranyumla oynayalım aynı oyunu… Aaa ne güzel
eğleniyorduk.. oyunbozanlık yapmayın darılırım…”
Hatta buna ilaveten güneş paneli, rüzgar gülü
falan gösteriyor rsimlerde… İnsanın aklıyla dalga geçmek değil niyeti pek tabii.. O bizim
beyin ambelesi yaşayıp rahatlamamızı istiyor. Stress olup çok düşündüğümüzde bedenimiz
çok fazla CO2 üretiyormuş çünkü… Allah muhafaza deleriz ozonu..
Hah bir de diyor ki (uzun videoda):
Bir dilek dileme hakkım varsa bu formülün
faktörlerinden birini 0’a düşürmek için, inanın seçimim çok sevdiğim halde aşılar
olmaz… Seçimim Co2’yu düşürecek teknolojiler olur…
Ahh sanırsınız adam bütün Afrikayı aşılamadı…
“Ne yapayım dostlar, baba mesleği popülasyon
kontrolü… ben seçmedim ama işim oldu işte" de diyemiyor haliyle..
(Babası bir ara Amerikan aile planlaması derneği
başkanıymış…)
Şimdi artık kendi ağzından duyduğunuza göre
bunun bir komplo teorisi olup olmadığına sizler karar verebilirsiniz… Bunun bir
komlo teorisi olduğunu iddea etmek komplo teorisi üretmek olmaz mı?
Şuraya uzun Ted konuşmasının da linkini
bırakıyorum.. Merak etmeyin Youtube ve ya benzer platformlar onun videolarını
asla silmezler.. her dilde bol bol altyazı da vardır…
---
Dünyanın realitesine çok çok yabancı olup aynı
zamanda naif olup da sözlerimin gerçekten Bill Gate’si övdüğünü sanan çıkar mı?
Bilinmez… Hani yazının bu noktasına kadar o kafayla gelen varsa ,ona “uyan
kardeşim demek istiyorum. Otubüs durağa vardı, son durak…
Öfkeliyim. Uzun zamandır duygularını içinde
izleyip dönüştürmeye gayret eden biri olarak söylüyorum, itiraf ediyorum:
Öfkeliyim.
Bu Öfkeyi pozitif yaratıcı bir güce dönüştürmeyi
istiyorum. Onun için bu minik araştırmayı yapıp bu yazıyı yazıyorum.
Nelere öfkeliyim?
Kendini dünyanın hakimi ve sahibi zanneden bu
zihniyete öfkeliyim.
O hakim efendilerin kendilerine bağışladığı para
pul ve güç uğruna onların ajandalarını gerçekleştirmek üzere gece gündüz
çalışan gazeteci, professor, asker, polis, politikacı, gizli servis, sosyal
medya içerik üreticilerine dek… her kimler hangi seviyelerde ne çeşit kazançlar
uğruna bu karanlık oyuna hizmet ediyorlarsa, onlara öfkeliyim.
Bu ortaya koydukları oyunu heyecanlı bir film
izler gibi-sorgulamadan izleyen herkese öfkeliyim.
İzlediğini anlamadan, bilmeden filmdeki kötü
adamları destekleyen uyku halindeki kitlelere öfkeliyim.
Hakikati konuşmak için ortaya çıkanlara
sözleriyle ve silahlarıyla saldıran ne yaptığını bilmeyen insanlara öfkeliyim.
Bize öğretilen tarihe, tıbba, her tür bilim
dalına ve hatta dinlere sorgulamadan, ruhunun bilgeliğiyle onaylamadan, körü körüne
inanıp, bağnazca bağlı olan insanlara öfkeliyim.
İçimden, bir koca fırtına olup esmek geliyor
dünyanın üstünde.. Herkes bir sarsılsın diye…
Yerinden oynamayan bir taş kalmasın diye…
Yanardağ olup fışkırmak istiyorum.
Yapabilseydim işte o zaman farketmeden onların tarafına geçmiş
olurdum.
Yakıcı ve yokedici Tanrısal gücümle esip, coşup herkesi
benim doğruma zorlarsam, onlardan daha bile kötü olmuş olurum…
Bu büyük öfke yalnızca benim değil; kollektifin
öfkesi bu.
Dünyanın realitesinde sarsılarak uyanan herkesin
öfkesi bu.
Öyle büyük ve yakıcı…
Aynı zamanda bütün dünyanın ve bütün insanlığın
dönüşümü ve şifası için kullanılabilecek bir ilaç hammaddesi o öfke..
Lütfen öfkeli olduğunuzu bilin. Onu içinizde
daha fazla saklamayın.
Ruhani yükseliş gayretinde kilim altına
süpürülmüş bu enerji.. ya da hiç süpürmediniz.. Tüm zamanlar boyunca
farkındaydınız belki.
Şimdi bu öfkeyi bütün zerrelerinizden sürün
kalbinize doğru. Bir yanardağın lavının derinliklerden yükselişi gibi
yükselsin.
ÖFKELİYİM.. AAAAAAAAAAAAAAA
Kalp çakranız bu yanardağın ağzı.. Oraya kadar
yükselsin, yükselsin… AAAAARRRRRRRR
Nasıl bu
karanlık tiyatro oyununda köle rolünde senelerce faturalarınızı ödemek için
yaşadınız-oynadınız.
Onlar için yalnızca sayısınız.
Duvardaki tuğlasınız…
Another brick in the wall…
Ya dünya anne.. ona verilen bunca acı ve zarar…
Onlar dünyayı iyi yönde değiştirmek istiyordularsa zaten böyle bir senaryo
yazmazlardı…
Ya savaşlar,
Göçmenler,
Deniz dalgalarının vurduğu yerde, yüzüstü bir minik
çocuk…
Açlıktan kemikleri çıkmış fakir dünya halkları..
Bunların hepsi zihninizin derin bir kutusunda
kapalı tutmaya çalıştığınız görüntüler.
Ellerinizi sıkın, bacaklarınızı, tüm kaslarınızı
sıkın… Geriye hiç bir damla kalmasın, hepsi, tüm görüntüler ve tüm öfke yanardağın
ağzına doğru hucum etsin. Kalbinize….Ahhhh yanardağdan alev alev yaş olup aksın…
Ağlayın dostlar.. hepsinin acısıyla hiç ağlamadığınız kadar ağlayın. Çünkü
sadece öfkeli değil aynı zamanda kederlisiniz… İçinizde yaşayın bu yüksek duygu
dalgasını…
Ruhunuzun parlak ışığı, koşulsuz sevgisi, merhameti
ve bağışlayıcılığı sonunda doğacak acının tam ortasından; taşacak ateşten gözyaşlarıyla..
Sonra öfkelendiğiniz her insanı, her varlığı,
getirin kalp çakranıza, Işığınızın merkezine… O yanardağın ağzına…
Onların da acılarını bilin.
Onlara fısıldayın: “Başka bir yol mümkün,
değişebilirsin”
Bu yetmez; kendinize söz verin değişmek için; en
yüksek potansiyelinizi gerçekleştirmek için, dünyaya getirdiğiniz hediyeleri
sakladığınız kutulardan çıkarıp sunmak için.
Ben şimdi bütünün hayrına ne yapabilirim diye
sorun…
Gerçekten de artık eskiye dönüş yok.
Seçimler yapıldı, yapılıyor… Kimler, frekansı
yükselen cennet dünyanın ortak yaratıcısı olmak istiyor?
Ohhh iyiki öfkemi farketmişim… Öfkem daha fazla sevgiye,
şevkate, umuda dönüştü. Çok şükür.
Şayet siz de öfkenizin farkına vardıysanız,
kederinizi farkettiyseniz… ne mutlu… Bu daha fazla sevgi, merhamet ve ışık
yayılacak demek.
Aşk ile dostlar.
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.