Saturday 16 May 2020

59. Mikrop havuzunda yüzen insanlığın bir mikropla sınavı





İnsanlığın uyanışı öyle hızlı, öyle yaygın ki, gün geçmiyor unutulmuş bir bilgelik hatırlatılmasın…

Gün geçmiyor ki birileri merkeziyetçi ana akım medya ve sistemlerin baskısına rağmen hakikatin güçlü sesi olarak ortaya çıkmasın.. Toprağı delen ince fidanlar gibi dünyanın dört bir tarafında ortaya çıkıyorlar.

Bu uyanışın hızından, gücünden, yoğunluğundan ötürüdür ki muazzam, durdurulamaz, coşkun bir bilgi akışı var her yönden.

Bu yazımda, ilk kez bu gün videosunu izleyerek tanıştığım, kendisini genetik, mikrobiyoloji, permakültür konularında geliştirmiş olan Doktor Zach Bush’u  ve sözlerini sizlere ulaştırmak istiyorum.. (Videoyu yazının sonunda bulabilirsiniz. Türkçe altyazısız ve ingilizce)

Diyor ki, biri bana yeni bir vürüs türedi derse, söylediğinden şüphe ederim. Çünkü hiv virüsü dahil olmak üzere, her virüs türlü formlarıyla dünyanın başından beri dünyanın bir organı olarak mevcuttu.

Aynı şekilde kendi bedenlerimiz de en az 30 bin farklı mikroba, milyonlarca çeşit bakteriye, mantara ev oluyor. Bedenimizdeki bu mikro canlılar bedenin tüm işlevlerinin gerçekleşmesinde bilgi-enerji-emir taşıyıcı roller oynuyor. İnsan bedeni bu mikro canlılar ile birlikte dengede ve sağlıklı.

Bir yağmur ormanı da içindeki sayısız mikro ve makro organizmalar ile dengede ve sağlıklı. Ama üstüne oraya ait olmayan genetik bir materyal (ilaç) sıkıldığında dengesini kaybediyor, ve o vakit yabani otlar ormanı sarmaya başlıyor.

Aynı örneği insan bedenine götürelim; insan genetiğiyle oynanmış tohumların ürünü olan sebze-meyve ve hayvan ürünlerini tüketip, zehirlenmiş suları içip, zehirlenmiş havayı soluduğunda kendi içindeki mikro organizmalar arasındaki dengeyi bozuyor.

Denge bozulana dek yabani otun orada, toprağın altında olduğuna dair tek bir işaret yoktu…

Denge bozulana dek hastalık olarak ad taktığımız bir virüsün orada var olduğuna dair en ufak bir fikrimiz yoktu…

Ama ormanı ot kapladı… İnsan hayatını sarsan bir hastalık peydah oldu..
8000 sağlıklı denekten alınan dna örnekleriyle yapılan testler gösterdi ki, hiçbir semptom göstermeyen, sapasağlam olan bireylerde hiv, hepatit vb virüsler tespit edildi. Bu çok şaşırtıcı bir bulguydu.

Dünyanın genetik-mikroorganizma havuzunda zaten mevcut olan ve yalnızca dengenin bozulduğu hallerde ortaya çıkıp kendini gösteren zerreleri; orman için yaban otları ve insan bedeni için hastalık adlarıyla sınıflandırdığımız bazı mikroplar birşeyin habercisi ve elçisi.

Örneğin aynısafa çiçeği tarlanızın ortasında durduk yere yoğun bir şekilde çıktıys bu sene toprağınızın çok sertleştiği anlamına gelir. Bu uyguladığınız ilaçlama nedeniyle ya da hidro termik santralin kurutuğu dere kolları nedeniyle vb… Aynısefanın güçlü kökleri toprağı delip havalandırmaya çalışıyor…

Ama çiftçiye otu yolup yoketmesi öğretilmiş. Çiftçi yaban otlarını düşman bilmiş.. Ona zehirlerle saldırıyor.. Bilmiyor ki bu sefer o otları bir kutu ilaçla yoketmeyi başardıysa seneye 5 kutu ilaca ihtiyacı olacak.. ertesi sene 10…

Aynı şekilde bedenin sağlıklı işlevine geri döneblmesi için görevini yapan mikroplar da düşman ilan edilmiş ve onlara da ilaçlarla saldırılmış.

Evet korona dahil birçok hastalığın mikrobu labaratuar ortamında Tanrıcılık oynayanlar tarafından geliştirilmiş olabilir ama bu mikroplar orada değillerdi ve kendi kendilerine değişmiyorlardı demek değil… Onlar hep oradaydı ve her an evrimleşerek çoğalıyorlardı. Zaten birçok türü olan kovid’in bir türünü ele alıp onun içinde birşeyleri değiştirmek mikrop-gen havuzunda zaten varolanı bulup ortaya çıkartmak olur. İnsanın varolmayan bir şeyi yarattığını sanması ruhani cahillik olur.

Bu noktada Covid’in hangi türünü, ne sebeple bulup ortaya çıkarttıklarını düşünmek gerek:

Covid 19 adını taktıkları bu mikrop yüksek irtifadan kaynaklı hücresel yaralanma ve siyanür zehirlenmesinden kaynaklı hücresel yaralanmalara benzer bir etkinin ortaya çıkışında rol oynuyor. Bu hücrelerin oksijensiz kalması anlamına geliyor.
Ve bu hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde daha yoğun oluyor; kronik hastalıkları için sürekli ilaç kullananlarda oluyor, ya da su ve yiyecek yoluyla kimyasallara maruz kalan insanlarda daha ağır oluyor.

Doktor Zach, Corona’nın, hastaların bedenlerinde birikmiş ağır toksinlerin salınmasına sebep olarak bedenin oksijenden yoksunlaşmasına neden olduğunu söylüyor. (Yani ilahi plan zoraki bir detoks göndermiş diye içime geliyor.)
Bu hastalığın iyileştirilebilmesi için sağlıklı vegan bir diyete dönülerek bedenin sağlıklı mikroorganizma dengesinin geri getirilmesi gerektiğini söylüyor. (Ben de buna toprağa basması ve yatması, açık havada oksijen soluması, denizde yüzmesi, güneşlenmesi gerektiğini eklemek isterim.)

Koronanın hiçbir türünün (Sars ve Mers) 2 yıldan fazla sürmediğini, bunun da sürü bağışıklığı yaratarak 2 yıl içinde aşısız bir şekilde geçeceğini söylüyor).
Ancak hastalığın 2. Yılına girildiğinde bazı devletlerin insanları aşıya zorlayacaklarını, bu hapı yutmamamız gerektiğini söylüyor.

Bütün bunların insanlığın ölüm korkusunu yansıtan olaylar olarak ortaya çıktığını, ölümle barışmak gerektiğini ve doğayla aramıza koyduğumuz yalıtımı-engelleri kaldırıp kaybettiğimiz %90 oranındaki mikroorganizmayı geri kazanmamız gerektiğini söylüyor.

Kendisi, ekibiyle birlikte hem dünyanın hem insanın bozulan iç dengesinin geri kazandırılması konusunda projeler üretiyor.

İnternet sayfası burada:


Normal bir hastanade doğumunda dakikalar içinde göbek bağı kesilir belki birkaç saat içinde banyo yaptırılır, gözlerin içine antibakteriyel krem sıkılır ve aşılar yapılır…

Bunun nasıl bir yokedicilik olduğunu daha iyi anlayabiliyorsunuz değil mi?
Bebek annesinin rahminden sayısız mikrop ve bakterinin eşliğinde çıkıyor. Bu bakteriler ve mikroplar onun gözlerinde, kulaklarında, derisinde ve içinde… Bu mikroorganizmalar insanın anne rahmindeki büyümesinde rol oynadı. O insanın içsel ve dışsal organları.. Doğumdan sonra da bi rsüre dünyaya alışmasında rol oynayacaklar. Bu organları öldürmek insanı doğar doğmaz sakat bırakmak demektir. Bu sakatlığın sonuçları pek tabi ilerleyen yaşlarda kendini hissetitrecektir.

Lütfen kusura bakmayın, nerede Doktorun sözleri bitiyor, nerede benim sözlerim başlıyor belli olmuyor yazımda. Çünkü O’nun ifade ettiklerini kalbimle biliyorum, onaylıyorum ve zaten içimde yaşıyorum.

Yuuka’m Maya’mı ellerime doğurdu.(Şimdi 7 buçuk yaşında) Göbekbağının kendi kendine kuruyup düşmesine izin verdik (4 gün-lotus doğum). 21 gün banyo yaptırmadık. Daha 2 haftalıkken onu bahçenin toprağıyla tanıştırdık. Büyürken onunla dünyanın çeşitli ülkelerine seyehat ederek bu sonsuz mikrop okyanusundan kendimize faydalı mikroplar ekledik. Hiç aşı olmadı, hiç doktora gitmek zorunda kalmadı. Ateşini düşürmek için ilaç vermedik. (Tümden şifalanması için verdiğimiz homeopati ve enerji şifa yöntemleri dışında). Oyun oynarken kirlenmesine, soğuk havada üşümesine, sıcak havada terlemesine müdahele etmedik. Onu ve kendimizi hiçbirşey uğruna kapalı-kirlenmiş-sıkışmış ortamların parçası haline getirmedik. Kendi yemeğimizi kendimiz yaptık. Organik çiftçilerden alışveriş ettik. O çok sağlıklı. Bizler de.

Artık doğayla daha da yakın olmak istiyoruz. Bir rüyamız var; doğada bir toprak edinmek ve üstüne ekolojik evimizi inşaa edip, bahçemizde meyve ve sebzemizi yetiştirmek… 

Herşey tam zamanında…

Kardeşim Dr. Jeff Bush’un söyleşisi:



Son olarak, 58. Blog yazımda öfkemizin nasıl pozitif yaratımlara gebe olduğunu yazmıştım.

Bu gün karşıma o öfkeyi başarılı olarak bütünün hayrına bir hizmete dönüştüren bu cesur ve güçlü kadın çıktı:

İtalya'da bir parlamento vekili olan Sara Cunial, arada sırada yuhalayan seslere rağmen, Bill Gates ve W.H.O. ın merkezinde olduğu insanlık üzerinde oynanan karanlık oyunu özetleyip, Cumhurbaşkanlarının Bill Gates'le yaptığı-yapacağı telefon konuşmalarını kullanarak, tutuklanması talebiyle insan hakları mahkemesine şikayette bulunmasını istedi...

Bir tarih yazılıyor. Gözlerim doldu dinlerken.

(Takip etmek isterseniz Sara Cunial'ın fb sayfası: https://www.facebook.com/saracunial.camera/ )

Kardeşim Sara Cunial'ın videosu:




--------------------

Uzaktan görü rehberlik ve şifa seansı vermeye devam ediyorum. İlgilenenler seansla ilgili bilgiyi buradan okuyabilir: 


Ve bana strongwings121212@gmail.com adresinden ulaşabilir.


Aşk ile

No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.