Aydınlanmış bir üstadın söylediği, aydınlanışın sırlarını taşıyan, orijinal bir kelimeyi, o orijinal frekansında söylemek ve duymak iyi geliyor: Anicca.
(Okunuşu Anit.ça)
Anicca, Goutama’nın Buddha olduğu hayatında kullandığı, Pali dilinde bir kelime.
Anlamı: Her şeyin geçiciliği, var oluşun geçiciliği.
Bu biliş hali, kişinin ruhaniyetinin merkezindeyse, hangi dinden, hangi okült kolundan yürürse yürüsün ruhsal gelişimi gerçek ve güçlü olacaktır. Çünkü bu biliş insanı inanç üstü bir yöne, en yüksek hakikate doğru çeker.
Her şeyin geçiciliğini yaşam bizlere öğretiyor. Biraz gözlem yapabilen biri, ister gökyüzüne baksın, ister yeryüzüne her şeyin her an geçmekte olduğunu fark edebilir.
Her şeyin her an geçmekte olmasına = her şeyin her an değişmekte olduğu da denilebilir = her şeyin her an dönüşmekte olduğu da denilebilir.
Geçiş bir halin bitmesi başka bir halin başlamasıdır.
Sıcak geçer, serin gelir.
Acı geçer aşk gelir.
Mutluluk geçer, anlayış gelir
Fiziksel görünüşler geçer, ölüm gelir, doğum gelir
Yol geçer, ruh gelir
Ben geçer, biz gelir
Bir an Aşk içer, O an Aşk olur
Bu sürekli geçişi, yani sürekli değişimi-dönüşümü bilmek, kabul etmek acıları yaratan tepkiselliğin, bırakılmasında bir numaralı ilaçtır.
Vipassana tekniğinde ilerlemeden evvel biraz bu bilinci geliştirmek üzerinde çalışmak faydalı olur.
Yolda yürürken bu bilişi duyumsamaya adayın 5 dakikanızı. Yürürken terlediniz mi? Geçecek.
Gürültülü bir yere mi denk geldiniz? Geçecek.
Bir kuş, şarkısını söyleyerek yanınızdan mı geçti? İçiniz mi havalandı? Geçecek.
Anicca Anicca Anicca
Güneş derinizi mi deliyor? Geçecek.
Rüzgar mı okşuyor? Geçecek.
İnsanlar mı var çevrenizden geçen? Geçecek.
Bedeninizdeki kanın akışını mu duyumsuyorsunuz, kalbinizin atışını mı duyuyorsunuz? Geçecek.
Her AN, içindeki her şeyle birlikte geçmişe doğru kayıp geçiyor. Bu An’da olan ve sonsuzluk boyunca bu anda var olacak olan tek şey HAKİKAT-YARAT’AN. Gelip geçici olan her şey O’nun uyku halindeki parçalarının rüyaları; biz insanların rüyaları.(Kast edilen gece rüyası değil)
5 dakikadır sokakta yürümekte olan BEN de gelip geçmekte. Hey şey yerini yeni bir şeye; rüyanın yeni hallerine bırakmakta. Dönüp bakıyorum ardıma ne yürüdüğüm yol aynı yol, ne o yolu yürümüş ben aynı ben, ne o yolda karşılaştığım insanlar aynı insan... Ne annem, ne kardeşim, ne eşim ne kızım... Herşey ve her kes bu ana varana dek değişmiş. Hiçbir şey olmadıysa bile 5 dakika daha yaş aldım; yaş aldık ve bazı hücrelerimiz ölüp gitti. Bazı yeni hücreler doğdu.
Ben artık yolu yürümeye beş dakika önce başlamış olan ben değilim; ya da 46 yıl; ya da dört yüz bin yıl evvel dünya yoluna düşen benle aynı değilim. Mesela geçiciliğin farkındalığında geçen bu beş dakika sayesinde bu anda 5 dakika öncesine göre daha huzurluyum, daha dinginim...
Fark edilmese de hakikate temas edilen her bilinçli an kalıcı bir ruhsal gelişimdir.
Bilemesem de biliyorum ki 5 dakika öncesine göre ruhumun bilgeliğini daha büyük ölçüde taşımaya hak kazandım... Neler değişti o beş dakikada...
Beş dakikayı bu bilgiyi aramakta, bulmakta, yaşamakta geçirin. Bu beş dakikayı hissederek, anlayarak geçirin.
Huzur doğacak. Her şeyin geçiciliğini fark etmiş olmanız aynı zamanda hiçbir şeyi kontrol edemeyeceğiniz bilincini doğuracak. Bu farkındalık ile Büyük Ruha, Tanrı’ya, Onun sonsuz büyük planına teslim olacaksınız. Huzur bu teslimiyetten geliyor.
Yemek yaparken beş dakikanızı bu bilinç haline ayırın. Çorbayı karıştırıyorsunuz, acele duygunuz var. Terlemişsiniz. Aklınız çorba dışında her şeyi düşünüyor. Uyanın! 5 dakikayı uyanık geçirin. Andaki tüm hisleri, tüm görünen ve görünmeyeni, her şeyin geçiciliğini fark ederek gözlemleyin, yaşayın; yemeği an ve an bu farkındalıkla pişirin. Her his sürekli geçiyor.
Yatağa yattığınızda uykuya dalmadan önceki beş dakikayı bu farkındalığa ayırabilirsiniz. Sırt üstü uzanmışsınız. Nefesiniz nasıl? Bedeniniz? Ağrı mı var, düşünce mi, duygu mu? Nasıl hisler ve bedenin nerelerinde ? Her şeyin geçiciliğiyle dinlerken, uyku haline geçin. Uykuya düşmeyin, uykuya geçin.
Sonra bu beş dakikaları sıklaştırın. Her neredeyseniz ve ne yapıyorsanız beş dakika bu bilinç halini yakalayın, yaşayın.
'Her şeyin geçiciliği' farkındalığı varlığınızın merkezine oturduğunda, dikkatiniz de yeterince keskinleştiyse vipassana için hazırsınız.
(İşte tam da bu sebepten ötürü gidip yerinde yaşayarak 10 günlük bir Vipsassana inzivasında öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü 10 günlük vipassana inzivası hem dikkati geliştirecek, hem herşeyin geçiciliği bilincini güçlüce getirecek, hem ahlakınızın en saf noktasında kalmanızda size uygun alan olacak Daha ne olsun. Vipassanayı öğrenmek ve deneyimlemek için ideal ortam, ideal koşullar.)
Böyle bir kursa gitme olanağını bulamıyorsanız, bu yazı dizisi faydalı olacak. Okuyup, en azından artık Vipassananın ne olduğunu ya da olmadığını biliyorum diyebilirsiniz. Belki birkaç kişi tekniği yalnızca bu yazı vesilesiyle de öğrenebilir.
O fırsatı bulduysanız ve 10 günlük vipassana inzivasına gidecekseniz, bu yazı size hazırlayıcı olacaktır.
Vipassana tekniği:
Vipassana meditasyonu, keskin bir dikkatle ve her şeyin geçiciliği bilişiyle, bedenin zerrelerini belli bir sırayı takip ederek gözlemlemek şeklinde gerçekleştiriliyor.(Belli bir sırayı takip etmek acemilik süresince gerekli)
Sıra şöyle başlıyor: Kafa tasınızın tepesinde ve biraz geride kalan, yumuşak nokta (bıngıldak) olarak bilinen yerden başlarsınız hisleri dinlemeye. Nasıl hisler var? Titreşim, gıdıklanma, ısınma, batma, genleşme, daralma vb.? Yavaş yavaş dikkatinizi kafatasınızın farklı bölgelerine -ama içeri girmeden, yüzeyde kalarak- yönlendirip, bölge bölge yüzeydeki hisleri dinlersiniz. Bir his duyumsayana kadar dikkatinizi çevirdiğiniz bölgede zaman geçirmeniz gereklidir. Hisler her an her zerrede bollukla var. Bir bölgeden his duyamıyorsanız dikkatiniz o bölgeyi delip geçmeye yetersiz demektir. O bölge diğer bölgelere göre daha perdeli, daha kalın, ulaşılması daha zor olabilir; daha keskin bir dikkate gerek olabilir.
Zaman zaman Anna Panna ve ya benzeri dikkat geliştiren meditasyonları uygulayarak dikkatinizin keskinliğini hep koruyun ve arttırın.
Diyelim dikkatinizi geliştirmişsiniz ve onu bir büyüteç gibi çevirdiğiniz her bölgeden hisler duyumsuyorsunuz. Bu hisleri duyumsarken onların geçiciliğini de aynı anda biliyor olmanız gerekli. Bu biliş hali hiç kaybolmamalı. Size keyif veren hisler ortaya çıkabilir. Mesela başın üstünü dinlerken oradaki güçlü enerji merkezinden ötürü ruhla bağlantınızı fark etmenin neşesi, coşkusu ve ya gizemli karıncalanmaları gelebilir. Ortaya çıkan hisler ne kadar hoşsa da tutulmayın-tutunmayın. Hatırlayın geçecekler. Ya da yine başın üstünü dinlerken, basınç, sıkışma, daralma gibi rahatsız hisler duyuyorsanız, belki ruhunuzdan kopmuş, ayrılmış, dünyada yapayalnız ve yabancı kalmış hissediyorsanız, bu da geçecek.
Hatırlayın her türlü his sizin geçmiş boyunca ürettiğiniz tepkisel enerjilerin beden zerrelerinize yansıyışı. Tüm yapmanız gereken yakınmadan, yalvarmadan, kendinize acımadan, kaçınmadan, kovalamadan, her nasılsa o hisleri geçiciliklerini bilerek izlemeniz.
Bir hissi fark edip dinledikten sonra, o his bitmiyorsa, dinmiyorsa, sonuna kadar beklemenize gerek yok. Uzun süre aynı noktada kalmanız sizi uykuya çekebilecek, hatta hissizliğe çekebilecek bir şey -acemilikte-. Bir his duyumsadıysanız birkaç saniye ya da en fazla 1-2 dakika hissedin ve geçin. Ustalıkta ise ne kadar gerekiyorsa o kadar süre o minik nokta üstünde duracaksınız, bekleyeceksiniz; perdeler katmer katmer kalkacak ve uzun süre saklı kalmış olan acı görünecek.
Kafatasınızın her yönünü yüzeysel olarak dinledikten sonra, parça parça yüzünüzdeki hisleri dinleyin. Her parçadan bir his alana dek bekleyin. Bir hissin doğuşunu beklerken
“Haydi yavrum titreşim, haydi ver elektriği gibi” egosal olan arzuya düşmemeye gayret edin. Düştüyseniz kalkın. Bir hissin doğmasını dilemeyin. “Hadi ama artık bir his bile mi olmaz, hadi hisler gelin bana...”, demeyin. His zaten doğacak. Çünkü doğa böyle. Sizin arzu etmenize, yalvarmanıza, daha fazla egosal tepki enerjisi-ACI yaratmanıza gerek yok.
Ah evet, yanlış kafayla yapıldığında meditasyon bile ACI yaratır!!!
Sıfır noktasında oturuyorsunuz: YALNIZCA ŞAHİTSİNİZ!
Bir bölgede hissi bekleme süresi 1-2 dakikayı geçiyorsa ısrar etmeyin ve komşu bölgeleri tarayarak devam edin.
Alnınız, şakaklarınız, teker teker kaş ve gözleriniz, yanaklarınız, kulaklarınız. Ağzınız, diliniz, damağınız, dudaklarınız, çeneniz, boynunuzun önü, arkası, yanı...
Böylece başınızın tamamını yüzeysel olarak dinlemeyi bitirdiniz ve omuzlarınıza kadar geldiniz. Bir omzunuzu üstünden başlayarak dinleyin. O taraftaki kolunuza geçin. Kolun her yönü, dirsekler, bilekler, parmaklar, avuç içi, el üstü, hatta tırnaklar. Teker teker hisler alarak bölge bölge ilerleyin. Sonra diğer omzunuz ve diğer kolunuzu aynı şekilde bitirin.
Sonra bütün sırtınızı, koltuk altlarından kalçalara kadar yanları, sonra bedenin ön yüzünü, sonra cinsel organı ve çevresini, kalçaları, bacakları teker teker her bir ayak parmağına dek.
Böylece başınızın üstünden ayak tabanlarınıza dek bir tam tur yüzey taramasını yaklaşık 30-40 dakika içinde gerçekleştirmiş olacaksınız.
Sonra başa geri dönün. Baştan başlayın. Daha önce his alamadığınız yerler var idiyse yavaş yavaş o bölgelerde biraz daha uzun kalıp dinleyin. Sonunda bedeninizin yüzeyinden his alamadığınız bir bölge kalmayacak.
Amaç beden zerrelerini dinleyerek ruh katından gönderilen geçmiş yansımalarına nasıl bir hisse dönüşüyorlarsa öyle şahit olmak. Mesela vipassana esnasında bir yerinizde ağrı mı başladı; dinlemeyi o ağrıyı iyileştirebilmek isteğiyle yapmayın. O ağrıyı tanımak için dinleyin. Saf doğasına şahit olmak için dinleyin. Ancak böyle saf ve beklentisiz bir dinleyiş, şahit oluş, her şeyin geçiciliği bilinciyle yapıldığında o ağrıyı yaratan kök enerji çözülecek, geçecek, değişecek, dönüşecek.
Herhangi bir şahit oluş değil bu; her şeyin geçiciliği bilişiyle gösterilen bir şahit oluş! Ancak böyle bir şahit oluş o zerreye yansıtılan geçmiş acının çözülmesine, daha güçlü ruhsal-kutsal enerjiye dönüşmesine, dolayısıyla kişinin giderek aydınlanmasına ve bilgeleşmesine izin verir. İlk 5 yazıyı okumuş olanlar bu bilginin bilmem kaçıncı vurgulanışını ve dolayısıyla önemini artık daha iyi anlayabiliyordur.
---
Tepeden tırnağa bir tur dinlediniz kendinizi. Dilerseniz, vaktiniz varsa, meditasyonu sonlandırmayın ve ikinci bir tur daha dönün. Bunu kuvvetle tavsiye ederim. Çünkü ilk seferde his alamadığınız bazı bölgelerden ikinci taramada hisler duyumsamaya başlayabilirsiniz.
Her turda yavaş yavaş hızlanacaksınız. Bilmem kaçıncı turdan sonra bir farkedeceksiniz ki, küçük küçük dinlediğiniz bölgelerin hisleri birleşmiş ve bir büyük alan hissine dönüşmüş.
Mesela omzunuzun üstü ve parmaklarınızın ucuna dek kolunuz. Bu hissel birleşim tarama hızınızı giderek arttıracak. O birleşen alanlardaki eneji size “serbest akış” hissini verecek. Orada enerji serbestçe akıyor. Onu duymak çok kolay ve çok süratli. Serbest akış alanlarını hızla tarayıp geçin ve daha zor his aldığınız alanlarda biraz daha vakit geçirin.
Kimi zaman arşivden çok derin bir acının yoğunluğu gelecek. Bedeninizin dinlemekte olduğunuz bölgesinde açılacak. Örneğin bıçak delmesi gibi bir batma, böbreğinizde. O kadar yoğun ki, onu daha önce ortaya çıkışlarında o kadar dinlememiş ve baskılayıp kapatmışsınız ki şimdi bu son gücünde kendisini ortaya çıkarttığında çığlık atmak istiyorsunuz. Off nasıl acı hem de yok yere... Diyorsunuz benim böbreğimle problemim yok. Bu neyin ağrısı?
Bilmiyorsunuz arşivden inen enerji nedir, nasıl hikayelerde doğmuştur.
Neyse ne...!
Kendisini böbreğinizde acı olarak ifade ediyor ve bu sizin bu anda anlayabildiğiniz dil. Teslim olun. Teslim olun acıya. Geçecek. ...ve geçtiğinde; artık herşeyin geçiciliğini Vipassana'dan içsel bir deneyim olarak öğrenmiş-kazanmış olacaksınız. Bu varlığınızın derinliklerine dek işleyen bir kazanç.
Bizzat Vipassana'da acıyla yaşadığım bir deneyim:
Son vipsassana seferimde ikinci gün başlayan ve sekizinci güne kadar büyüyen fiziksel bir ağrım oldu sırtımın bir noktasında. Onu olduğu gibi dinledim; sekizinci güne dek defalarca kez ve uzun saatler boyunca. Sekizinci sabah yağmur yağıyordu. Hava karanlıktı. Toplu meditasyon salonunda yerimi aldım. Gözlerimi kapattım. Yağmurun sesini duyabiliyordum. Yağmurun sesi bir şekilde meditasyonumun içsel deneyimiyle birleşmiş, bir olmuştu. Bedenimin her bölümünde serbest bir akış vardı; bir tek o acıyan nokta dışında. Bir tek orada akmıyordu eeneerjim. Sanki nehrin ortasında kalmış iri bir kaya parçasıydı. Bütün beden enerjim onun etrafında akıp duruyordu; bir katılık oydu. Acı öyle büyük bir seviyeye ulaşmıştı ki artık herşeyin geçiciliğini bilmek bile yardım etmiyordu. Geçecek ama ne zaman geçecek? Neredeyse isyan edecek içim. Öyle kederlenmişim... Hakketmediğim birşeyi yaşıyorum duygusu da orada...
Yağmursun sesi... her bir damlanın sesi aynen matrix filmindeki aşağı doğru düşen bilgisayar kodları gibi birer farkındalık zerresine dönüştü. Daha doğrusu bilincim yağmuru kopyaladı da varlığımın içini yağan bir yağmur gibi dinlemeye başladı. O zaman akan nehir ortadan kayboldu. Her zerreye bir yağmur damlası düştü. O kayanın en iç en sert yerlerine kadar nüfus edebilen , durdurulamaz güçte bir dikkat yağmuru... Kayayı delik deşik edip her zerresine indi ve o sırada bütün bedenim tarifsiz bir hazla titredi. Bütün beden, serbest akış halini aldı. Sert-katı olan hiç bir şey kalmamıştı. Göz yaşlarım da kendiliğinden akıyordu. Durdurmak için hiç birşey yapmadım. Akadurdular... Acı hazza dönüştü, aşka dönüştü.
Bilmem kaçıncı turun sonunda, bilmem vipassananın kaçıncı gelişim basamağında, artık bedeninizin iç bölgelerine dikkatinizle girebileceksiniz. Kalbinizi, akciğerlerinizi, böbreklerinizi, bağırsaklarınızı, beyninizi, tüm iç organlarınızı ayrı ayrı dinleyebileceksiniz.
Vipassananın kaçıncı saatinde ve basamağında olacaksa artık bedeninizin içi ve dışı bir bütün serbest akış alanına dönüşecek. İşte o vakit egonuzda da bir çözülme olacak. Bir parçanız ölecek. Onu uğurlayacaksınız. O parça görevini tamamlamış olan acı benliğiniz-egonuz. Sonra hiçliğin içinden, yeni bir ben olarak, tanımlanmaya ihtiyaçsız, daha güçlü, daha parlak, daha ışıktan bir ben olarak çıkacaksınız.
Daha önceki yazıda dediğim gibi, ölmeden ölme ve özbenliğine uyanma durumunu Tanrı insana nasıl yaşatacak bilemeyiz. Bu ille vipassana ile olacak diye bir şey yok ama vipassana ile olacaksa...O 2500 yıl öncesinden gönlüne ekilmiş bir ışık tohumu ve şimdi uyanıyor: Anicca.
Not:
Takip eden yazı Vipassana yazı dizisinin son yazısı olacak.
Vipassana hakkında sorularınız olursa lütfen çekinmeden fb yorumlarda sorun. Ben de biliyorsam cevabı orada veereyim. Ki bu bilgi akışından başkaları da faydalanmış olsun.
Not:
Türkiye'de yalnızca bir tane Dhamma Vipassana merkezi var ve çok yoğun.
Ülkelerdeki merkezleri, o merkezlerdeki yıllık programları ve başvuru formlarını bu sitede bulabilirsiniz.
Başvuru İngilizce olsa da bir çok ülkenin merkezlerinde Türkçe çeviri kasetleri mevcut ve eğitim Türkçe olarak da veriliyor.
https://www.dhamma.org/en/index
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.