İlahi işaretlerle dolu bir yolculuk, Shasta Dağ’ından Kutsal
Vadi’ye
(Bu yazımda okuyacağınız şeyler için kalbim dışında bir kaynak
gösteremem. İleteceğim bilgilerin bir kısmı bilinen genel bilgiler olmakla
birlikte bir kısmı son bir ay içinde bulunduğum kutsal alanlarda bana iletilen ve
de genlerimden doğan bilginin sözlere dökülmesidir. Bu yazıda size ulaşması
gereken bir enerji frekansı varsa, yazı dikkatinize gelecektir. Kalbinizle
okuyup, almanız gerektiği kadarını almanızı dilerim.)
Hawaii ve Maui adaları, yeryüzü cennetinin bizim gördüğümüz en nadide
güzelliğiydi. Bu adalarda size tehdit hissettirebilecek hiçbir yırtıcı hayvan
türü, yılan, zehirli örümcek ya da akrep yok. Tropikal bir ormanda evinizin
bahçesindeymiş gibi emniyetli yürüyebilirsiniz. Hiçbir tehdidin olmadığı bu
vahşi yaşam alanlarındayken kendinizi ya başka bir gezegendeymiş gibi ya da bu
gezegenin kadim zamanlarında yaşar gibi hissedebilirsiniz.
Bu adalar, (California)Shasta Dağı’na kadar uzanan Mu kıtasının
topraklarıymış. Büyük afet sonunda kıta sular altında kalmış. İlerleyen dönemde
kıtanın canlı lav kanalları lav püskürtmüş ve suyla temas eden lav hemen
soğuyarak kaya parçalarına dönüşmüş. Suyun altındaki lav patlamalarının
oluşturduğu bu kaya kütlesi yükselerek su üstüne çıkmış. Okyanusun dibinde
kalan Mu’nun kendine has bitki örtüsü, zaman içinde uyanıp büyümüş ve bu
adaları yaşanır hale getirmiş. Mu ve
Lemuria kıtaları dünyanın karanlık çağa girişine dek, üstündeki toplumların
barış, huzur, bolluk, bereket içinde ve birlik bilincinde yaşadığı yerlermiş. Batış
olmadan önce düşük bilinçli, yüksek teknolojili başka Galaktik ırkların
aralarına karışması ile bozulmalar yaşamışlar. Kutsal yaratıcı, dişil enerji,
kaba eril enerjinin baskısı altına girmiş. Yüksek bilinç frekansında kalmayı
başaran sayılı varlık, büyük afeti, dünyanın yüksek dağlarına uçan arabalarıyla ulaşarak, ya da
dünyanın atmosferinde kalarak atlatmışlar. Suların çekilmesinden sonra dünyanın
başka bölgelerine göç ederek yeniden yüksek bilinçli toplumlar kurmaya
uğraşmışlar. Dünyanın 13 bin yıl sürecek karanlık çağının başında olduğunu
bildikleri için kuracakları yüksek bilinçli toplumların karanlık, kaba güçlerin
saldırısına uğrayacağını ve tekrar ve tekrar yıkılacağını bilmişler. Yine de ellerinden geleni yapmış, bu
süreçlerde, bilincin anahtarlarını taşıyacak, öğretmenden öğrenciye gelecek
nesillere doğru aktaracak, ruhani görevliler yetiştirmişler. Bu ruhani
görevliler Tibet’te budist rahipler, Mısır’da İsis Rahibeleri, İrlanda’da
duruidler, uzak doğuda çi üstadları, kabile hayatlarında şamanlar, Hawaii
adalarında Kahunalar, daha ileri zamanlarda dinlerin saflığını koruma
misyonundaki 4 dinin hizmetlileri olarak görünmüşler. Yarattıkları yüksek
enerjili ışık tapınaklarında, en ileri öğrencilerine inisiyasyonlar ile
bilincin daha yüksek kapılarının anahtarlarını vermişler. (Bu anahtarlar
DNA’nın çok yüksek potansiyel taşıyan yapılarıymış.)
Karanlık çağın en karanlık döneminde hakim olan en düşük
frekanslı enerjiler, insanlığın dna’sındaki yüksek bilinç kodlarını yavaş yavaş
kapatmış. Ruhani görevliler bu durumu atlatabilmek için bir plan uygulamaya
sokmuşlar. Bu plan gereği bir kısmı dünya’da kalıp uyku ve unutkanlığa
insanlığın geri kalanı gibi düşecek, bir kısmı ise galaksinin yüksek bilinçli
alanlarına ve yeryüzünün iç dünya denilen yüksek bir boyutuna göç edip, karanlık
çağın ortası geçildikten sonra dünyadaki kardeşlerine uyandırıcı sinyaller ve
hatırlatıcı mesajlar gönderecekmiş. Dünyadan ayrılanlar daha sonra, galaksinin
başka gezegen ve yıldızlarının temsilcilerinden oluşan galaktik birliğin
yardımını alarak, dünyanın uyanışına çok
daha büyük bir güçle yardıma dönmüşler. Bir taraftan dünyada uykuya dalmış olan
ruh eşlerini ve kardeşlerini uyandırmışlar bir taraftan da insanlığın Dna’sına,
aktarılan sinyalleri daha iyi alabilmeleri için, çok hassas ve yüksek
bağlantılı galaktik ırkların dna’sını tohumlamışlar. Dünya üstünde yeniden uyanışa geçen ruhani
görevliler ise dna tohumlaması yapılan insanları bulup onları öğrencileri
haline getirmiş ve yüksek bilincin anahtarlarını onlara iletmeye başlamışlar.
Öğrenciler gelişip yeni öğretmenler haline gelmiş. Karanlığın türlü oyunlarına
rağmen dünyanın dört bir tarafına yayılmayı ve insanlığın kollektif bilincine
evrenden gelen yüksek bilgileri ekmeyi başarmışlar.
Hawaii ve adalarının hikayesine geri dönecek olursak, bu kara
parçaları Mu kıtasının yüksek bilinç enerjisinin fiziki bir güzelliği olarak
yansıma bulmuş. Üzerinde zehirli hiçbir bitki ve hayvan yetişmemiş. Şelaleleri,
kumsalları, gölleri, karlı dağ tepeleri, tropikal ormanları ve hatta çölü ile
yeryüzünün geçmiş ve gelecek cennet deneyimlerinin sembolü olmuş. Maui adası
yüksek aşk bilincinin sembolü olarak dünyanın yeni kalp çakrası haline gelmiş.
Bilincin giderek düşmekte olduğu dünyada, Yüksek bilinçli bir toplum bu
adalarda yaşam bulmuş. Bir süre için ışıklarını korumayı başardılarsa da
karanlık çağın ortasına doğru Tahiti adalarından gelen eril kaba, savaşçı güce
yenik düşmüş, asimile edilmiş ve karanlığa erimişler. Bilgiyi saklamak ve
aktarmakla görevli olan Hawaii rahip ve rahibeleri – (Kahunalar) ve tüm
aileleri Tahitililer tarafından katledilmiş. Kahunalar, takip eden hayatlarında
kim olduklarını ve dünya misyonlarını unutmuşlar. Adanın ışık dolu ruhani
seremonilerinin yerini yeni ve karanlık bir şamanizm almış; seremonilerde insan
kurban edilmiş. Hawaii’nin yanardağı defalarca kez patlayıp üstündeki ağırlığı
atmaya çalışmış. Dünyanın her yerini saran yoğun karanlığı artık arındıracak
gücü kalmayınca yanardağ uzun süren sessizliğe girmiş. Amerika yerlilerini
katledip onların yüksek bilinçli öğretilerini örtbas eden Avrupa’dan gelen
karanlık, 1893 senesinde yolunu Hawaii’ye de bulmuş ve adaları eline geçirmiş.
Hawaii Amerika’nın eyaleti olmuş.
21 aralık 2012 itibariyle Dünya, Aydınlık çağına giriş yaptı. Son
yüz yıl boyunca Dünyamız alaca karanlıktaydı. Ne aydınlık ne de karanlık tam
olarak hakim güç değildi. Günümüzde ışığın ilerlediği ve karanlığın gerilediği
her geçen gün daha görünür hale geliyor. Yavaş yavaş aydınlığa çıkıyoruz. İnsan
Dna’sındaki, ışığın yüksek kodlarını taşıyan galaktik tohumlar patladı. Yıldız
tohumu insanlar uyandı ve çevrelerinde uyanışı başlattı, hızlandırdı. 13 bin
yıl sürecek yeni bir ışık çağının başındayız.
Kadim zamanlardaki kutsal hayat deneyimlerine özlem duyan insanlar,
değişim ve dönüşümün yayılmasında aktif roller aldılar. Ortak yaşam ve paylaşım
alanları kurdular. Bunlardan bir tanesi geçen seneki blog yazılarımdan birinde
de değindiğim, Peru’nun kutsal vadisindeki bir Türk evi olan, Vamoss. Okumak isteyenler için o blog
yazısının linki: http://journeyto-miracle.blogspot.com/2017/07/19-san-pedro-huachuma-buyuk-baba-ve.html
)
Hawaii’ye doğru yola çıkmadan belki bir ay evvel, Vamoss’un
kurucu babası, henüz yüz yüze tanışmadığım ama uzaktan güzel kalbini bildiğim
ve takdir ettiğim bir insan olan Arda bana bir mesaj gönderdi. “Senin ilgini
çekeceğini düşündüğüm bir projemiz var; burada bir köy kuruyoruz”, dedi ve
“Detayları göndereceğim” diye ekledi. Bu projenin ne olduğunu, neye
benzeyeceğini, bilmeden, hiçbir şeyi bilmeden kalbimizde bir coşku, mutluluk ve
buluşmak üzere arzu duyduk. Taşınmak üzere Peru-Kutsal Vadi’ye doğru yola
çıkacaktık ve Arda gibi güzel bir ruh oradan bize sesleniyordu. Sonraki 1,5 ay
hiç bir mesaj yollamadı. Onun çok yoğun bir çalışmayla meşgul olduğunu ve
detayları anlatmak için bizimle buluşmayı beklediğini anladık. Yola çıktık.
21 mayıs’ta Maui – kalp çakrası toplu meditasyonumuzdan sonra rotamız,
29 mayıs taç çakra toplu meditasyonunu gerçekleştireceğimiz Shasta Dağı’na
doğru oldu.
Shasta Dağı’nın buzları henüz erimemişti. Soğuk, yağmurlu bir
günde San Francisco havaalanından kiraladığımız araçla, Shasta’nın küçük
kasabasına varıp, kasabanın ortasındaki kamp alanına çadırımızı kurduk. 3
çantayla yolculuk etmek bizi o ana kadar zorladıysa da, orada, taşıdığımız her
bir kazak ve kamp malzemesi için birbirimizi kutladık. Yaktığımız küçük bir
ateşin üstünde mütevazi yemeğimizi pişirdik. Maya bize yine dünyaya ilk kez
geldiğini anlatırcasına, sıfırın altına düşen gece soğuğunda uyku tulumunun
dışına çıkıp yarı çıplak uyudu. Pek çok kez uyku tulumuna geri sokmama rağmen
her defasında beni uyutup yine dışına çıktı. Yuuka ve ben, dünyada uzun süre
geçirmiş varlıklar olarak uyku tulumunun içinde üşüdük. Maya’nın burnu bile
akmadı.
Kasabada çok sayıda kristal marketi ve şamanik dükkanlar var.
Onlardan birinde uzun seneler aradığım ve beklediğim davul ile kavuştum. Bufalo
derisinden yapılmış, eril ve bir o kadar yumuşak enerjisi olan davulu buldum.
Yuuka’da davulunu geçen sene Shasta’da bulmuştu. Onunkisi ise ceylan derisinden
yapılmış dişil eneri de bir davul. Böylece davullarımız da, ikimizin arasındaki
fiziksel ve ruhani uyuma benzer bir uyumu yakaladı. İkisini aynı anda çalmamız
alandaki eril ve dişil enerjileri dengeye getiriyor.
Shasta dağının eteğine tırmandığımız ilk gün bizden istenen o
ses ile şifa chanting’ini yapıp videoya kaydettik. Bu videoyu facebook’ta ilgili
kanallık mesajı ile birlikte paylaşmıştım. O mesajı bir kerede buradan
paylaşıyorum:
“Yeni
Lemuria'nın Shasta Kapısı'ndan, Ruh seslendi size.
Kapınının 1 adım gerisinde durmuş, toplum tarafından kabul edilen her şeyini, öğrenmiş olduğu tüm kalıp düşünceleri ve inançları arkasında bırakmadan önce son bir korku yaşayan, Siz'e seslendi ruh. Kalbinin çağırdığı yola adımını atmadan evvel son bir korkuya düşen, Siz'e seslendi Ruh.
Değişimi ölüm gibi hissedenlere de seslendi Ruh.
Kapınının 1 adım gerisinde durmuş, toplum tarafından kabul edilen her şeyini, öğrenmiş olduğu tüm kalıp düşünceleri ve inançları arkasında bırakmadan önce son bir korku yaşayan, Siz'e seslendi ruh. Kalbinin çağırdığı yola adımını atmadan evvel son bir korkuya düşen, Siz'e seslendi Ruh.
Değişimi ölüm gibi hissedenlere de seslendi Ruh.
Dedi
ki, doğrudur. Değişim de ölümdür ve aynı zamanda yeniden doğumdur.
Şimdi o kapıdan geçmeye davet ediyoruz sizi... Aşkın bilinmezliğine dalın. Yaradan'a sonsuzcasına teslim olarak kapının ardındaki aşkın sonsuzluğuna dalın...
Biz'e doğru dalın...(Biz: Ruhlar aleminin Işık Üstadları)”
Şimdi o kapıdan geçmeye davet ediyoruz sizi... Aşkın bilinmezliğine dalın. Yaradan'a sonsuzcasına teslim olarak kapının ardındaki aşkın sonsuzluğuna dalın...
Biz'e doğru dalın...(Biz: Ruhlar aleminin Işık Üstadları)”
Yüksek çözünürlükte izlemenizi ve dinlemenizi tavsiye ederim.
(Video’nun youtube linki: https://www.youtube.com/watch?v=e-ZZ083VncY&feature=youtu.be )
Shasta dünyanın taç çakrası olarak şifa dolu bir alan. Yalnızca
dağ ve etekleri de değil; çevresine yayılmış olan göller, nehirler, şelaleler,
lav tünelleri, mağaralar çok yüksek frekanta enerjiler ile titreşiyor. Shasta
ve çevresi Amerikan yerli kabileleri için her zaman kutsal bir buluşma noktası
olarak görülmüş. Kabileler burada buluşmuş, kendi aralarında evlilikler ve
seremoniler gerçekleştirmiş. Shasta’nın altında Telos isminde bir iç dünya
şehri olduğu kanallık mesajları aracılığıyla biliniyor. İçinde yürüdüğümüz,
meditasyon yaptığımız, aşağıdaki gösterilen lav tünelleri’nde bu iç dünya
boyutunun ve varlıklarının yüksek enerjilerini biz de sezdik.
Meditasyona iki gün kala rehber ruhlarımın buldurmasıyla Shasta’da
kutsal geometri ve ölçüleriyle yapılmış olan Shasta piramidine getirildim. Bu
piramidi yapan Omaran isminde şimdi 70li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir
indigo ruh. 20 sene kadar evvel dünya
dışındaki ruhani görevlilerin kendine ulaşıp ondan istemesi üzerine aşağıdaki
resimde gördüğünüz piramidi inşaa etmiş. Bu piramit Mısır’daki büyük piramidin
küçük bir kopyası olmuş. O zaman bu zamandır, yıldız tohumu insanlar gelip bu
piramidin içinde yüksek inisiyasyonlar yaşamışlar.
Gözleri sevgiyle ışıl ışıl parlayan Omaran, ruhani görevini
yerine getirmekte olmanın mutluluğuyla gülümsüyordu. Sımsıcak bir kardeş
samimiyetiyle sarıldı. “Hoş geldin Strong Wings, Sana bir şey izah etmeme gerek yok, dedi.”
“İçeri girdiğinde herşeyi anlayacaksın”…
1 saat meditasyon yapmak üzere, piramidin altındaki bir tünelden
geçerek, merkezindeki odaya çıktık. Piramidin tepesinde ufak bir alan camdı ve
akşam güneşinin çok ince bir huzmesi içeri sızıyordu. Gözlerim karanlığa
alışana kadar yanımda kalmak niyetindeydi. Daha ilk saniyelerde, piramidin
merkezinde ayakta dururken yüksek enerji ile titremeye başladım. O da bunu
anlayıp son bir yardımla yerdeki 7 renkli çemberin mor merkezine beni oturttu. “1
saat sonra gong sesi duyacaksın. Gong sesinden 5 dakika sonra kapıyı açacağım”,
diyerek ayrıldı.
O, kapıyı kapar kapamaz, bedenime yüklenen ışık gücünü sindirmekte
zorlanarak kıvrandım. Öylesine büyük bir güç ve bu beden öylesine küçük…
Kıvranmam bir dansa dönüştü. Dans ettikçe ışık, merkezime ve Dna’ma oturdu. Baş
melek Metatron ve Tanrıça İsis’in ellerindeydim. Defalarca ağzımdan, uzak
geçmişteki bir yaşamımın ses tonu ile “Ben yaradanın mükemmelliğiyim”, “Ben tam
ve tamamım” “Ben Benim” dedim ve dakikalarca ışık dillerinde chant ettim
(ilahiler söyledim). Sanki Dmt5meo’daki gibi ışıktan hızlı boyutlar arası
yolculuklarda, buluşmalarda bulundum.
29 mayıs toplu meditasyonu için hazır edilmiştim. Gong sesi
geldiğinde, fiziksel realiteye dönmekte güçlük çektim. 5 dakika sonra gücü tüm
varlığımda hissederek dışarı çıktım. Akşam güneşine bakarak toprağın üstünde
çıplak ayaklarımla durdum. Dünya anneye ve Güneş Baba’ya şükranla ağladım. Bir kere
daha neden Dünya’da olduğum hatırlatılmıştı. Şükranla ve coşkuyla kutladım
kendimi ve tüm insanlığı. Çok uzun süren bir karanlıktan hep beraber
çıkıyorduk. Omaran ile uzun uzun gözlerimiz yaşlı sarılakaldık.
Sonunda toplu meditasyon günü geldi çattı. Yuuka ve Maya
kasabanın Kafesinde bırakıp dağın eteklerine doğru sürdüm.
O sabahın ilk güçlü güçlü işareti 77. dereceden 11:11 'di
Meditasyon sonrası, sezgilerimi fb gurunda paylaşmıştım. O
paylaşımımı bir kere de buradan kopyalayarak paylaşıyorum:
“Meditasyon yapacağım
yeri ararken Haleakala zirvesinde olduğu gibi, yine üst üste dizilmiş taşları
buldum. Bir tanesinin yanına vardığımda 20-30 metre ilerdeki başka dizgilere
gözüm ilişti. Böyle, üst üste dengeye getirimiş taş kümelerini takip ede ede
meditasyonu yapacağım yere getirildim. Shasta'ya bembeyaz enerji iniyordu. Hava
bulutsuz ve parlaktı.
Merkezlenerek hazırlandım, ve bana katılmanızı bekledim. Ve geldiniz. Üstadlar ve galaktik komşular her birimizle ayrı ayrı ilgilendiler. Merkezi yokmuş gibi algılanabilecek bir eterik kürenin içine yerleştirildik. Meditasyonun merkez kanalı değildim. Ben de sizlerle birlikte aynı kürenin içindeydim. Hepimiz eminim birbirinden çok farklı deneyimler yaşadık ve kendimizi çeşitli geçmiş ve ya gelecek yaşam anlarında bulduk. O küre hepimiz için farklı bir alan algısı yarattı. Galaktik komşular-akrabalar-aileler (dünya dışı zeki yaşam formları) gemileriyle birlikte fiziksel olarak da Shasta'nın üstündeydi. Çeşitli enerjetik şifalandırmalardan geçirildikten sonra Türkiye saatiyle gece yarısında kürenin dışına alındık. Hepimize şifa olsun.
Gözlerimi açtığımda gökkuşağı rengindeki enerjilerini bulutların ardında sezdiğim uzay gemilerinin gerçekten orada olduğunu, bu ilginç bulut formlarını gördüğümde anladım.
Bir kaç dakika olmuştu bakmaya başlayalı, o bulutlardan bir tanesi, güneşin etrafında açılan gökküşağı çemberi ile birleşti.
Gönderilen işraetlere şükürler olsun.
Merkezlenerek hazırlandım, ve bana katılmanızı bekledim. Ve geldiniz. Üstadlar ve galaktik komşular her birimizle ayrı ayrı ilgilendiler. Merkezi yokmuş gibi algılanabilecek bir eterik kürenin içine yerleştirildik. Meditasyonun merkez kanalı değildim. Ben de sizlerle birlikte aynı kürenin içindeydim. Hepimiz eminim birbirinden çok farklı deneyimler yaşadık ve kendimizi çeşitli geçmiş ve ya gelecek yaşam anlarında bulduk. O küre hepimiz için farklı bir alan algısı yarattı. Galaktik komşular-akrabalar-aileler (dünya dışı zeki yaşam formları) gemileriyle birlikte fiziksel olarak da Shasta'nın üstündeydi. Çeşitli enerjetik şifalandırmalardan geçirildikten sonra Türkiye saatiyle gece yarısında kürenin dışına alındık. Hepimize şifa olsun.
Gözlerimi açtığımda gökkuşağı rengindeki enerjilerini bulutların ardında sezdiğim uzay gemilerinin gerçekten orada olduğunu, bu ilginç bulut formlarını gördüğümde anladım.
Bir kaç dakika olmuştu bakmaya başlayalı, o bulutlardan bir tanesi, güneşin etrafında açılan gökküşağı çemberi ile birleşti.
Gönderilen işraetlere şükürler olsun.
Her şey Yaradanın İlahi
Planı gereği gibi... Yaradana şükürler olsun. Bütüne hizmette buluşan bütün
kardeşlerime şükürler olsun. Yolumuzu aydınlatan üstadlara şükürler olsun.
(Fotoğraf
çektiğim makina 5 megapiksel, düşük çözünürlükte idi, dolayısıyla, ancak bu
kadar çekebildim)
Ruhunuzun
bilgeliği nefesinizin ve hayatınızın merkezi olsun.”
Shasta’ya bir kere daha veda ederek Peru’ya doğru yola çıktık.
En ucuz uçaklarla, pek çok aktarma yapıp, havaalanlarında uzun saatler
bekleyerek, 3 gün sonunda Peru’ya varıp vakit geçirmeden, Kutsal Vadi’deki
Vamoss evine ve Arda’ya gittik.
Maya Peu'ya indiğimiz ilk gün, ilk bebek dişini düşürdü. Gözlerinde çok heyecanlı, mutlu ve hüzünlü bir parıldama vardı. Dişine hoşçakal dediği için hüzünlüydü. Yenisinin ve daha güçlüsünün geleceğini öğrendiği için mutluydu.
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.