Bu sabah
yatağımda gözlerimi açtığımda bir anı canlıydı hafızamda:
Yuuka, Maya,
Soner ve ben Bergama’daki Asklepion antik zaman hastanesinin ses ile şifa
yapılan uzun yer altı koridorundaydık. Yavaş yavaş uyanırken anlamaya çalıştım
bu geçmiş miydi, gelecek miydi, rüya mıydı, gerçek miydi…
Bu yalnızca bir
arzuydu. Öyle anlayıverdim. Orada olmak istiyordum.
Sanki orada olma
isteği gönlüme yerleştirilmişti de ben o anda farketmiştim.
Yüzümü bile
yıkamadan merdivenleri aşağı doğru indim. Salon şiltelerimizin üstünde uyanmak
üzere olan misafirimize, Soner’e sordum. Bergama’ya gidelim mi?
Güldü, “harika
olur, gidelim”, dedi.
Sonra koşup Yuuka’yla
Maya’ya söyledim. Onlar her zaman yola, yolculuğa hazır.
Kısa bir süre
düşündük; evde aheste aheste mi yiyelim yoksa dışarıda hızlı bir kahvaltı mı
diye? Maya’nın baskın
oyuyla dışarıda yemeğe karar aldık.
Detaylar önemsiz
gibi görülebilir, varmak istediğim noktaya varana dek. Bizim içinse tüm detaylar
ilahi zamanlamanın kanıtı oldu. Uyandığımız saat, evden çıktığımız saat, kahvaltımızı
dışarda edişimiz, benzinlikte ne kadar durakladığımız, asklepion’da sohpet
ederek yürüyüşümüzdeki duraklayışlarımız, ayağıma batan dikeni çıkartmak için
ayırdığım saniyeler… Hepsi, hepsi ilahi zamanlamanın kanıtı oldu bize.
Çünkü kendimizi
içinde gördüğüm o koridorda mucizevi bir kavuşma yaşayacaktık başka şifacı
ruhlarla; ve bu ancak ilahi zamanlamayla açıklanabilir.
Attığımız adımın
bile önemi vardı. Biraz erken gitsek onlarla orada kavuşamazdık. Biraz hızlı
gitsek yine buluşamazdık. O an öylesine büyük bir şifa taşıyacaktı ki bizim ve
bu yazıyı okuyan birçok insan için; o anı ıskalamamız katiyen yasaktı. O anın
ıskalanmaması için, hem biz hem onlar ilahi bir orkestra tarafından zaman zaman
durdurulmuş ve zaman zaman ilerletilmiş olmalıydık. Öyle de oldu.
O kavuşma anına
geleceğim birazdan.
Asklepion antik
zamanlarda hizmet sunmuş, ışığın, enerjinin, sesin, kristallerin, bitkilerin,
rüyaların, tiyatronun şifa maksatlı
kullanıldığı, türünün bilinen ilk örneği bir hastane. Hastane Apollo’nun oğlu Asklepion’a
adanmış. Asklepion, sembolü yılanlı asa olan, Şifanın Tanrısı olarak
bilinegelmiş.
Artık Sümer
Tabletlerinden biliniyor ki insanlığın tanrı ve tanrıçalar dediği varlıklar,
başka gezegenlerden dünyamıza gelmiş ve insanların doğa üstü sandığı güçler sergilemişler.
Bir çok galaktik
ırkı ve bir çok farklı amacı barındıran bu konuyu birkaç satıra sığdırabilmek için bu kadar
basite indirgiyorum: Bu tanrılar ve tanrıçalar kendi aralarında insanlık
konusunda çelişmiş ve savaşmışlar. Bir taraf insanlığın yüksek bilinç
seviyelerine ulaşmasına engel olarak onların hep hizmetkar kalmasını istemiş.
Diğer taraf insanlığı en yüksek bilincine ulaşıp, özgürlüğünü kazanabilmesi
için desteklemiş ve eğitmiş.
Asklepion muhakkak
ki bu hastaneyi yaşatan şifacıların da babası ve öğretmeni. Şifacılık sanatını
bir bayrak gibi vermiş ve elden ele bu güne kadar ulaştırmış olan bütün ruhlara
borçluyuz. Hepsinin varlığına ve ruhuna sonsuz şükran. Şifacılığın cadılık
olarak görülüp cezalandırıldığı bir karanlık çağdan geçtik. Her insanın
içindeki şifacıyı keşfedeceği yepyeni bir çağın başlangıcındayız. Ancak bu gün
bile şifacılar ruhla bağlantısı iyice incelmiş olanların hedefinde. Durum böyle
olunca birçok insanın içindeki şifacı utangaç ve ürkek. Ortaya nasıl
çıkacağını, kendini nasıl ifade edeceğini bilemiyor.
Amaç İnsanın Öz
Benliğine ulaşması. Şifalanmanın amacı bu. Şifacının amacı bu yolda ışık olmak.
Önce Asklepion’un
girişindeki, şifacı kahraman ruhlara adanmış Heroon anıt mezarında meditasyon
yaptık. Geçmişin ve bugünün kahraman şifacılarına sonsuz şükran duydum. Oradaki
meditasyonumda bu mesajı duyumsadım:
“İçinizdeki
şifacıyı onurlandırın. Onu özgür bırakın”
Kalktığımda çıplak
olan sol ayağıma 4 tane diken battı. Topuğumu kanattı, derin bir acı verdi. Sanki
arı sokmuşçasına şiddetli zonkladı ayağım. Ağrı bacağıma kadar yükseldi.
Başımın sol tarafı, özellikle dilimin sol tarafı hafif bir uyuşma yaşadı. Kısa
sürdü.
Dikenlerin ayağımdaki
akupunktur noktalarına denk geldiğini gördüm. Şükrettim.
Şimdi anlıyorum
ki bu, içimdeki şifacıyı ortaya çıkartırken duyduğum acının bir sembolüydü.
Ne yapıyorsunuz,
mesleğiniz nedir dendiğinde uzun zaman şifacıya alternatif kelimeler bulmaya
çalıştım.
Anlaşılmamaktan,
dahası yanlış anlaşılmaktan çekinerek bazen meditasyon öğretiyorum dedim, bazen
thai masaj yapıyorum dedim, vb.
Bu gün ruhumun
benim için çizdiği bu yolu ve şifacılığımı onurlandırıyorum. Ben şifacıyım. Bu
kimliğim değil. Yürüdüğüm yol. Evrimimin bir parçası.
Biliyorum ki
birçoğumuz bu sıkıntıları duyduk, duyuyoruz. Şifacılık bir tarafa ruhani halini
saklamaya çalışanlarımız var. Çok istediği halde bir ağaca ya da birbirine
sarılamayan insanlar var.
Artık kimin ne
düşüneceği, nasıl hissedeceğine dair korkumuzu bırakma ve olduğumuz gibi
görünme ve göründüğümüz gibi olma vakti.
Sonra Zeus Tapınağı’nın
çember alanında meditasyon yaptık. Bize hareket gücü veren, cesaret veren ilahi
eril enerjiyi hissettim.
Adım adım bir
şifanın basamaklarından geçiriliyorduk. Her kes bunu kendince yaşıyordu.
Sonunda o tünele
vardık. Tünel ses ile şifa için dizayn edilmiş bir yer. Kenarından akan suyun
şıkırtısını dinleyerek şifalanabilir insan. Ya da temiz bir kanal olan ses
şifacısını dinleyerek şifalanabilir. Ses ile aktarılan enerji insanın üzerinde
taşıdığı duygusal ve düşünsel enerji blokajlarını çözerek, bilinç frekansını
yükseklere taşıyabilir. Fizik bedendeki kanser hücrelerini parçalarına
ayırabilir ya da beyindeki kopmuş nöron bağlarını onarabilir.
Bu tünelde
kimbilir kaç yüz, kaç bin kişi şifasını bulmuştur. İçinde akan su, radyoaktif
özellikleri olan şifalı bir su. Tünelin tepesindeki açıklıklardan gelen ışık
kolonlarının altında, ayakta durarak meditasyon yaptığınızda güneşin güçlü şifa
gücünden faydalanabiliyorsunuz. Sizi çabucak bir trans meditasyona sokabiliyor.
Sonra o şifalı sudan içerek aldığınız
enerjiyi en hızlı şekide bedeninizin bütün hücrelerine iletebiliyorsunuz.
Tünelin sonuna
doğru, ortada durmuş bir gurup vardı. Onlara yavaş yavaş yaklaştık. Sırayla bir
ışık kolununun altına girerek meditasyon yapıyorlardı. Yanlarına vardığımızda
bir tanesine yanaştım ve burada ne yapıyorsunuz dedim. Ne yaptıkları açıktı ama,
içimdeki bağlantı kurma isteğinin gücüyle ne diyeceğimi bilmeyerek böyle yanaşmıştım.
Onlar Amerikalı
bir guruptu. Yanaştığım kişi ise gurubun ruhani rehberi, öğretmeni ve şifacısıymış.
Bana tünelin
enerji vorteksinden ve şifasından bahsetmeye başladığında dedim ki bir dakika,
biliyorum. Bunun için geldik ve biz de şifacıyız. Ve ses ile şifa yapıyoruz.
Birden bir coşku
ve kutlama doğdu ve yayıldı bütün guruba.
Dedim ki belki
şimdi ve burada yapmalıyız. Hep bu tünelde bir gurupla birlikte çember olmayı,
ses ile şifa yapmayı istemiş ve hayalini kurmuştum. Belki bu gün o gündür…
Tanışalı yalnızca
1 dakika olmuştu. Herkes çabucak yerini aldı ve çember oluverdik. Her kes öz
benliğini serbest bıraktı. İnen muazzam bir enerji herkes tarafından gurup
bilincinin gücüyle sese dönüştürüldü.
Bedenim en küçük zerresine kadar titredi. Bittiğinde saate baktık 12:12 Her kes
bir kıkırdadı, fotoğraflar çekildik birlikte. Şükrettik bir araya
getirilişimize. Şükrettik Asklepion’un şifacı ruhlarına. Şükrettik herşeyin yaratanı
olan Yaradan’a.
Sonra kısmetimizde
bu hediye de varmış. Beni, Yuuka’yı, Soner’i sırayla ışık kolununun altına alıp,
bizim şifamız için dualarıyla, kendilerine has hediyelerini, güçlerini bizim
şifamız ve yükselişimiz için sesleriyle sundular. Işık kolununun altındayken
kundalini enerjisinin tepe çakrama varması sonucu büyük bir haz hissine girdim
ve kahkaha taştı bedenimden. Hem göz yaşı hem kahkaha, bir titreme,…
Yuuka’nın ışık
kolonu altında yaptığı meditasyonda gelen enerjiler hem varlığımızdaki liahi
dişinin şifası için geldi, hem içimizdeki yaralı şifacının şifası için geldi,
hem daha acısız, daha kolay bir geçiş dönemi olması için dünyaya geldi. Videoyu
o niyetle izleyecek olanlarınıza da ayrı ayrı, ihtiyacınız olan şifayı getirecektir.
Herkesle
sarıldık. Birbirimize derin şükran hissimizi hissettiriken gözlerim durmadan
yaşardı.
Tünel karanlıktı
ama ucunda ışık vardı. Ve biz şifacılar bu çok sembolik seçilmiş alanda böyle
buluşturulduk. Çok şükür.
Aşk ile
Şifalı enerjilerin sese ve harekete dönüştüğü bu videoyu, bütünün en yüksek hayrına şifalanmak ve yükselmek niyetinizle izleyip dinlemenizi tavsiye ederim.
Kullaklıkla dinlemeniz, Hd kalitede izlemeniz de iyi olur.
Not:
Olur da bir gün Asklepion’a
bizimle birlikte gelmek isterseniz bu dileğinizi gönlünüzden evrene ilan edin.
Ruhlar bu gurubu itinayla oluştutur, yürütür, götürür, şifalandırır..
Bu bir plan
değil. Tıpkı bu sabah gönlüme bırakılmış olan arzu gibi… Öyle bir şey.
---------------
Hakkımızda daha fazla bilgi edinmek için, ya da seanslarımız
hakkında bilgi almak için sayfamız:
Yakındaki
etkinliklerim:
Ses sile Şifa çemberi,
Evrensel Kanallık ve Şifa Kursu, Bireysel seanslar
(Mersin, Antalya, Kaş, İstanbul)
Bütün varlıklara iyi gelmesi dileğimle, bütünün en yüksek hayrına niyetimle bir kere daha yola düşüyorum.
+Mersin, Kayra Gelişim (0507 3656515 ve gulriz@kayragelisim.com)
18 Ekim, Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi (19:00)
19-20 Ekim, Evrensel Kanallık ve Şifa Kursu (2 gün 10:00-17:00)
21,22 Ekim, Bireysel seanslar
+Antalya, Mosotree (0530 3488143)
24,25,26 Ekim, Bireysel seanslar
27 Ekim, Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi (19:00)
+Kaş (0535 4334260 ve icha41001@gmail.com )
28,29,30 Ekim, Bireysel seanslar
31 Ekim Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi (15:00)
Bütün varlıklara iyi gelmesi dileğimle, bütünün en yüksek hayrına niyetimle bir kere daha yola düşüyorum.
+Mersin, Kayra Gelişim (0507 3656515 ve gulriz@kayragelisim.com)
18 Ekim, Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi (19:00)
19-20 Ekim, Evrensel Kanallık ve Şifa Kursu (2 gün 10:00-17:00)
21,22 Ekim, Bireysel seanslar
+Antalya, Mosotree (0530 3488143)
24,25,26 Ekim, Bireysel seanslar
27 Ekim, Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi (19:00)
+Kaş (0535 4334260 ve icha41001@gmail.com )
28,29,30 Ekim, Bireysel seanslar
31 Ekim Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi (15:00)
+İstanbul, Terraflowers (0216 4834433 ve 0532 6339516)
28-29 Kasım, Bireysel Seanslar
30 kasım-1 Aralık, Evrensel Kanallık ve Şifa kursu (2 gün 10:00-17:00)
2-3-4 Aralık, Bireysel seanslar
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.