Thursday 26 October 2023

73. Ayahuasca 3. yazı

 Bu yazı dizisinin ilk iki bölümünü 72. blog yazımda bulup okumanızı, ondan sonra bu yazıya geçmenizi tavsiye ederim. 





İlacın adını duymaya başladınız. İlaçla ilgili yazılmış yazıları okumaya, yapılmış videoları izlemeye başladınız. Kendinizi ilacı alırken hayal etmeye başladınız. Ne zaman nasıl olacağını bilmiyorsunuz ama isteğiniz güçlü ve kalıcı. O buluşma belki günler sonra belki de yıllar sonra gelebilir. Bu süre sizin için bir hazırlık süreci olacaktır.

Ayahuasca kutsal, dişi bir bilinç. Kimi onu bir anne, kimi de büyük anne olarak hissediyor. Ona seslenip meditasyonlarınıza ve rüyalarınıza davet edebilirsiniz. Bunu bir süre aralıksız yaparsanız, mikro dozlarda ilacı içmenize eş değer bir kazanım getirecektir. Sizi meditasyonlarınızda ve rüyalarınızda bilinçaltınızın karanlıklarıyla yüzleştirmeye, en yüksek ışığınızı size hatırlatmaya başlayacaktır. Ve belki ilacı fiziksel olarak içmenize gerek kalmayacaktır. Ya da ilacı içeceğiniz güne hazırlık olacaktır.

Bu ilacı içmeye ve ya içmemeye karar veremezsiniz aslında. O kaderinizde varsa, onu içmeye güçlü bir söz vermişsiniz demektir ve bu olacaktır. Siz onu içmeyeceğenizi bile düşünseniz bu kaderinizde varsa; o söz ruh katında verilmişse, neler neler olacak ve o gün gelecek ve o ilaç içilecek. Bu ruhun koyduğu bir nokta. Bu hiç bir varlığın direnemeyeceği bir çekim. Emir değil; çekim. Sonunda dönüp baktığınızda özgür iradenizle içmişsiniz...

Diyelim günler yaklaştı, planlar yapıldı; ilacın içileceği vakte 3 ay var. Bir Ayahuasca diyetine başlamanızı ve bunu güçlü bir iradeyle tamamına erdirmenizi tavsiye ediyorum.(araştır: ayahuasca diyeti)  Bu diyet yediğiniz, içtiğiniz, izlediğiniz, dinlediğiniz, konuştuğunuz, her şeye dair bir oruç. O kadar hafifleşin ki o gün gelip ilaç içildiğinde, Ayahuasca fiziksel bedeninizdeki zehirli tıkanıklıkları açmakla uğraşmasın uzun saatler boyunca. 

İlaç alındığında enerjisi insanın en alt aura katmanlarından (fiziksel bedenden) en üst aura katmanlarına (ruh bedene)  doğru yayılıyor. Fiziksel bedeniniz senelerin zehir birikimini taşıyorsa ve yaptığınız 3 aylık oruç bile yetmediyse, yapacak bir şey yok. Sizi fiziksel olarak biraz sarsıp, sallayabilir. Ayaklarınızın altındaki toprağın yavaş yavaş yitip gittiğini, tüm fizikselliğinizin midenizin ortasına toplandığını ve bu fiziksellikten ne kadar yorulduğunuzu hissedebilirsiniz. İçinizde tutmaya çalışsanız da durmayacak ve dünya midenizden çıkacak; çoğunlukla kusarak ya da esneyerek, gaz çıkartarak, ishal yoluyla, öksürerek, tıksırarak arınacaksınız; varlığınızda birikmiş zehirleri atacaksınız... Kulağa ne kadar zor ve ürkütücü geldiğinin farkındayım. O büyük çekim sizi oraya, o an'a getirdiyse, siz buna da razısınız. "Çıksın da kurtulayım artık, çıksın da öleyim..." Fiziksel kötü hissedişin ardında yükselen duygusal ve zihinsel bir kötü hissediş...

Böyle olmaya da bilir. Belki Ayahuasca Anne'den size merhamet etmesini , size yumuşak davranmasını dilediniz. Eğer kaderinizde daha çok seremoni varsa , fiziksel zehir atımı daha çok seansa, daha uzun bir zamana da yayılabilir...

Ama kaderinizde Ayahuasca ile böyle yavaş ve uzun bir arınma süreci yoksa, ya da Ayahuasca şamanı değilseniz, niye onu tekrar almak isteyesiniz ki??

Çünkü her defasında zordur. En kolay haliyle bile zordur. Bu eğlence için yapılacak bir şey değildir. Bu sadece meraktan yapılacak bir şey değildir. Belki milyonda bir insanın bin yılda bir karşısına çıkacak bir şans. Ne kadar iyi hazırlanır, ne kadar güçlü bir niyetle içer, ne kadar iyi teslim olursanız o kadar güçlü ve hızlı bir fiziksel ve ruhani arınma ve aydınlanma yaşarsınız.

Ayahuasca anneyi son nefesime kadar şükranla hatırlayacağım ama onunla ilaç içmek yoluyla buluşmak için sebebim kaldığını şimdilik hissetmiyorum. O güçlü çekim bir daha doğarsa yine direnmem, yine teslim olur, içerim.

Ruhunuza giden yolun nasıl bir yol olduğuna dair tüm düşünce ve fikirleri bir kenara bırakmanız önemlidir.

Örneğin o yolu hiç bir yerden destek almadan yalnızca kendiniz bulup geçeceğiniz yönünde bir düşünceniz varsa deyin ki... "şu koca evrende bir toz tanesiyim.. ne biliyorum ki? Özüme giden yolda evrenin şifacılarına, üstadlarına da açığım."

Yolun yalnızca meditasyon ile geçileceğini düşünenler için yazıyorum bunu. Bu düşünce-bu fikir bile bırakılmalıdır mükemmel olan ilahi  planın kendisine şahit olabilmek için.

Evet içe -öze giden yol zihnin susturulması ile, yani meditasyon ile yürünür ama kiminin kaderinde o yol üstünde bekleyen üstadlar vardır; yol gösterici olarak, hatırlatıcı olarak beklerler. 

Hah işte o siz iseniz, kaderiniz bu yöndeysde, buluşma için Ayahuasca anneyle sözleşmiş iseniz, yollarınız sonunda kesişmiştir. 

Velhasıl.. o gün geldi çattı, ilacı içmek için bir çemberde bir gurup insanla birlikte oturdunuz. Korkuyorsunuz belki... Kabul. Geçecek.

Daha içmeden karnınıza ağrı girdi. Kabul. Geçecek.

Daha içmeden bir titrer bir terler oldunuz. Kabul. Geçecek.

Ruhunuza seslenin: "Ben kimim? Kendimi bilmeye niyet ediyorum. Kendimi farkında olarak ve ya olmadan sandığım tüm kişiliklerden arındırmaya ve Öz-Ben olmaya niyet ediyorum."

Yaradan'a seslenin: "Yaradanım sana sığınıyorum, sana teslim oluyorum. Bütün şifalar senden. Bütün üstadlar senden, Bu ilaç senden. Sana sığınıyorum, sana teslim oluyorum. Bu seremoniyi, bu ilacı, bu öğretmeni bana kısmet ettiğin için şükrediyorum. Sonsuz şükürler olsun."  

Sonunda bir bakmışsınız kadeh elinizde. O an gelmiş. Ona bakın. Onun o yoğun kırmızı-kahverengi rengine bakın. Elinizdeki kadehin ve ilacın ne derece yüksek bir frekansta titreştiğini duyumsayın. Hiç şüpheye yer kalmayacak şekilde gücünü ellerinizde hissedeceksiniz; ellerinizde yaşayan bir şey var ve titreşiyor. O an'a sizi getiren çekim zirve noktasına varmış.  

Ayahuasca anneye....

...ahhh belki teşekkür edemeyeceksiniz bile duygusal yoğunluktan; gözleriniz yaşarmış. Onun o yoğun sevgisi siz daha ilacı içmeden bedeninizi sarmış. Onu meditasyonlarınızdan ve rüyalarınızdan tanıyorsunuz. Sonunda kavuşmuşsunuz ve kucaklaşma başlamış. Kucaklaşma başlamış. O sizin elinizde değil, siz onun kucağındasınız, karnındasınız, rahmindesiniz. Ahhh ne olduğunu anlayana dek höp diye ilacı içip midenize göndermişsiniz. (ağır bir sıvı) Bütün bedeniniz bir ilk dirençle titreyebilir. O anda kusuvermek isteyebilirsiniz. Kabul. Geçecek. Nefes alın burnunuzdan, Ayahuasca annenin sevgisinde kalsın farkındalığınız. 

İlk direnç yavaşça geçerken, yerinize çekilmişsiniz, üstünüzü bir battaniye ile örtmüşsünüz.

Ayaklarınızın altından başınızın üstüne sıcak dalgalanmalar gidiyor sanki...

Kabul. Geçecek.

Seremoniye doğru hazırlık süreciniz boyunca her şeyin geçiciliği konusunu düşünün, saatlerce, günlerce. Her gün defalarca kez hatırlayın. O anda her ne yaşamaktaysanız, hoş ve ya acı; KBUL, GEÇECEK. Her şey geçiyor. Her şey sürekli geçiyor. Bu öğretiyi o kadar iyi kavrayın ki, o kadar içinize alın ki gece rüyalarınızda bile yaşadıklarınızı bu anlayışla karşılamaya başlayın. Kabul, geçecek.

Bu anlayış bir ağmanın değneği gibi yardımcı. Karanlıkta, en zor anlarda bu yardımcı değneği hatırlayın ve kullanın. Bu da geçecek. Kabul.

O kadar içinize sinsin ki sonunda Ayahuasca ile buluşmanızda , ilacın etkisi altına girdiğinizde bütün dünyayı bile unutsanız onu unutmayın. Hatırlayın. Kabul, bu da geçecek. Ayahuasca ile ilgili verilebilecek, en kriitik, en önemli tavsiyem budur! 

Neden?

İlaç içildi, ilk direnç duyuldu ve bırakıldı. Sonrası herkes için bambaşka bir durum. Ama diyelim ki sizin hazırlığınız tam, niyetiniz güçlü, teslimiyetiniz gerçek, Üstadın önünde eğilmişsiniz saygıyla ve öğreteceklerine hazırsınız...

Belki ilacı içtikten birkaç dakika sonra, belki 5-10-20 dakika geçe, vizyonlar canlı bir şekilde görünmeye başlayabilir. Önce dışınızda bir şeyi izler gibi hisssedebilir, sonra içine çekilebilirsiniz. Çok boyutlu bir deneyim. Aynı zamanda çemberin hala farkındasınız. Çember orada. Ayahuasca şamanını duyuyorsunuz, Ayahuasca şarkıları söylüyor, belki de sankrit mantralar, belki sadece enstrümanları çalıyor. Müzik giderek vizyonlarınızla bütünleşiyor. Gördüğünüzün içindesiniz ve o da sizin içinizde. Kimi zaman bir anlık farkediyorsunuz ki içinizdeki hikayede asırlar geçirmişsiniz ve sonunda çembere geri dönmüşsünüz. ah.. çemberdeydim diyorsunuz.. Dünyadaydım... aradan sanki sonsuz zaman geçmiş.. ama belki gerçekte geçen süre 1 dakika bile değil...

O sonsuzluk gibi gelen bir an.. ah o bir an.. kendi içinde sayısız boyutları var. Belki o bir an varlığınızdaki öfke ateş olmuş ve kendi ateşinizde yanmışsınız. Ta ki ateşin saf kendisi olana dek yanmış, ölmüş, yeniden doğmuş, yeniden ölmüşsünüz belki defalarca kez.. Taa ki bunun sizin öfkeniz olduğunu anlayana dek.. O anlayış anında saf kutsal, şifalı bir ateşe dönüşmüşsünüz. Ve bütün bu anlar boyunca (öyle dilerim) Kabul, bu da geçecek demişsiniz.

Kabul gösterdikçe deneyimin ve hislerin akmasına izin vermiş oluyorsunuz.

O deneyim sizi ölüme yaklaştırıyor. Bir defa değil sonsuzca kez ölüyorsunuz...

Kabul kabul kabul Yaradan, sonsuz şükür. Bu da geçecek.

Sonunda saf, kutsal ateşsiniz. Şifanız çembere yayılıyor.

Sonra bir bakmışsınız elleriniz , bedeniniz, parmaklarınız, hatta kulaklarınız ve burnunuz şamanın şarkısına dans ederek katılmış.. inanamıyorsunuz bir insanın burnu nasıl dans edebilir. Bütün yüzünüz dans ediyor ve yüzünüzü izlerken izlerken hop; bir delikten daha geçmişsiniz bilinçaltınızın derinliklerine doğru...

Belki kederiniz su olmuş orada. Göz yaşlarından bir okyanusda boğulup duruyorsunuz... Ölüp ölüp diriliyorsunuz. Kabul , bu da geçecek. Kabul..

Kabul gösterdikçe giderek suyun saf, kutsal, şifalı haline dönüşüyorsunuz.

Keder ise yerini gerçek mutluluğa-kendini bilmenin mutluluğuna bırakıyor.

ah bu keder ben değilmişim.. oysa ben sandım binlerce yıl, onlarca hayat...

Ah...

Sonra bir an fark ediyorsunuz ki yine sonsuzluk geçmiş aradan.. Şamanın şarkısıyla kalkmışsınız çemberin ortasında dans ediyorsunuz. Bütün o boğulma deneyimi boyunca bedeniniz çemberin ortasında dans ediyormuş.. Bu dansın tadına-hazzına erişiyorsunuz. Dans eden değilsiniz, dansın kendisisiniz. Yanan değil, ateşin kendisi, boğulan değil, suyun kendisi...

Hop.. bir an kaybolmuşsunuz bir labirentin içinde, arkanızda kocaman bir yılan sizi kovalıyor. Kaçıyorsunuz. Bitip bilmez bir mücadele.. Bazen yakalıyor, sıkıyor boynunuzu. 

Sonra hatırlayıp: Kabul diyorsunuz. Duruyorsunuz. 

Kaçtığınız yılan kendi gücünüzmüş. İçinize giriyor, yerine yerleşiyor ve tam merkezinizde yükseliyor.

 O anda seremoni çemberinin dışında, gerçek bir ağacın dallarına tutunmuş, ağacın köküne köküne kusuyorsunuz. Kusarken içinizden anneniz, babanız, neneleriniz, dedeleriniz, atalarınız fışkırıyor. Hepsine şifa gidiyor. 

Ağacın ruhu aşkla kabul ediyor boşalan zehrinizi. Sonra nasıl olduysa çembere dönmüşsünüz. Önünüzde bir ayna görüyorsunuz. Biliyorsunuz ki, bu Ayahuasca anne. Ağlıyorsunuz onun şefkatinden. Nasıl olur da bu kadar kutsal, bu kadar ar, ulu bir varlık benim kirime, rüyama, egoma kendi bedenini veriyor-kendini bana feda ediyor onda kendimi göreyim diye... Bu ululuk karşısında şükran duygusunun taşmasıyla ağlıyorsunuz.

Belki-Onun o saf sevgisi sonunda  bedenleniyor ve onu, Ayahuasca anneyi -öyle kısmetse - bir kadın formunda görüyorsunuz ve anlıyorsunuz anne mi büyük anne mi...

   Ve içinizde giderek büyüyen bir kutlama duygusu oluşuyor. O coşkuyu, o hazzı kelimelere dökmek mümkün değil. Aradan 8-9 saat geçmiş. Sabah olmak üzere. Karanlığın ortasında bir mum yakıyor şaman. Herkes gözlerini açmaya başlamış. Herkes yakınındakilere dönüp bakıyor.  Kutlamanın gülümsemeleri, gülüşmeleri görülüp duyulmaya başlıyor. Bazılarının gözlerinde uykunun mahmurluğu var. Ne oldu bana der gibi bakıyor etrafına... Bazıları ise yeni doğmuş bir bebek gibi meraklı. Hayat sanki bitmiş ve yeniden başlamış...  

Bu yazdığım Ayahuasca yolculuğunu yazarken sanki içimde ben yaşıyormuşum gibi hayal ederek yazdım. Ayahuasca anneyi hissettim. Gözlerim gerçekten yaşardı. Ona olan sevgim ve hörmetim çok büyük.  

Bu yolculuk belki şimdi yapılmakta ve ben henüz bunu bilmiyorum. Belki o bir anlık kayboluşun içindeyim. Kabul. Bu da geçecek. Belki de sen, bu satırları okuyan dostum, bunun henüz farkında değilsin. Kabul. Bu da geçecek.

Farkındalık doğacak, Aşk olacak.  

Aşk oldu, Hu.


---

 Bir sonraki yazıda,  DMT 5MEO (Toad) üzerine yazacağım.

---


10-16 kasım arasında İstanbul Şişli'de bireysel ruhani rehberlik ve şifa seansları sunacağım.

Çok az sayıda boş yer kaldı. İlgileniyorsanız lütfen strongwings121212@gmail.com adresimden ulaşarak bilgi isteyin.


Sevgilerimle


 

 

 


No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.