Thursday 18 January 2024

77. Kova çağının kapı eşiğinde...

 Hatırama geldi... 2-3 sene önce idi. Maya başka türlü bir eğitimin mümkün olduğunu ispatlamak için yola çıkmış olan yeni tür bir okulun öğrencisiydi. 
Yeni, yepyeni olmak istiyorlardı, iyi niyetli, iyi insanlardı. Ama eski kafanın bir parçası henüz çözülmemişti ve iyilikleri çok yüzeyseldi. Pandemi zamanı test edildiler.
Evren,iyiliklerini ve iyi niyetlerini test etti.

Okul müdürünün odasına girdim. Hemen maskesini taktı. Karşısına maskesizce oturdum.
Hoşgeldin Gökhan dedi. Çıkar şu maskeyi lütfen bana rol yapmana gerek yok, işe yaramadığını sen de en az benim kadar biliyorsun dedim.
Haklısın dedi, maskeyi çıkarttı ve maskesi düşmüş insanlara has olan o tuhaf gülümsemeyi yüzüne taktı.
Konuştum...
Neden çocuklara baskı yapıyorsunuz maske takmaları için dedim. Orta yolu bulmaya çalışıyorum, hiç değilse burunlarını açık bırakabilsinler.. Niye uyarıyorsunuz burunlarını da kapatmaları için. Nefes almasınlar mı?

Müdürün genel inanca karşı çıkabilecek kadar güçlü olmadıklarını ispatlayan, yeryer felsefi uzun konuşmasını dinledim.
ve dedim ki:

Bu düzen ve okul daha ruhani ve akılcıl bir hal alana kadar Maya'yı alıyorum. Çünkü gördüğü baskı yüzünden duygusal ve fiziksel olarak canı yanıyor. Buna izin vermeyeceğim.

Geçen seneler içinde sosyal mesafenin de, maskenin de işe yaramadığı, ana akım tıbbın dışına sürülen doktorlar ve bilim insanları tarafından yapılan çalışmalarla ispatlandı.

Çocuklar ise kendilerine yapılan baskının duygusal ve fiziksel hasarları ve hatırasıyla kaldı.

Kim hesap verecek şimdi?

Hesap verme zamanı geldi; tüm dünyada.

2024 insanlığa karşı işlenmiş suçların yargısının başladığı yıl olarak hatırlanacak. Başladı bile. Amerika'da pandeminin gidişatını yöneten o zaman her kanalın gözdesi olan adam bugün yargılanıyor.

Çünkü sıvıların her yaş gurubunda ölüm yüzdesini arttırdığını saklayabilecek tek bir doktor ve kurum kalmadı. O kadar aşikar ve vahşice oldu ki olan, üstünü örtebilecek bir yalan yok.

Gazza'da da, o kadar açık ve vahşice yapılıyor ki soykırım üstünü örtebilecek hiç bir yalan yok. Güney Afrika tüm insanlık adına bir rol üstlendi ve İsrail'i soykırımla suçlayarak uluslararası bir dava açtı. Aynı dava Amerika ve İngiltere hükümetlerinin de soykırım suçu işlediğine dair açılmak üzere.

Büyük sıvı şirketlerinin hepsi yüzbinlerce kişi tarafından dava edildi.
Kanda pıhtı, bedende kanser yarattıklarının ispatları saklanamayacak kadar açığa çıktı.

2024 büyük hesaplaşma yılıdır. Bu dünya ışığın çağına resmen adım attı. Onu karanlıkta tutmak için çırpınanların tüm günahları saklanamamacasına gözler önüne dökülüyor.
Epstein davasında çocuk istismarı yapanlar isim isim...
Ülkemizde çocuk istismarı yapanlar ve organize edenler isim isim çıktı çıkacak... Saklı hiç bir şey kalmayacak.
İnsanlığın en büyük ayıpları en iğrenç halleri dökülüyor.
Bir süre koku dayanılmaz olacak. Ama bütün pencereler açık ve kötü koku havadan temizleniyor.
Bunun böyle olmadığını düşündürtebilmek için son savaşlarını yapıyorlar. Yeni ve daha ölümcül bir hastalıkla kapımızı çalmaya hazırlanıyorlar.
diyecekler ki: "Bize inanın, bize güvenin.. yeni bir hastalık ve yeni bir sıvımız var sizin için.."

 Uydurmuyorum.. Bakın Davos'a.. Buluştular yine ve "X hastalığı" adındaki yeni icatları üzerinde konuştular.

Ama ummadıkları bir şey oldu. Herhalde gözdağı vermek için çağırdıkları Arjantin'in başkanı kürsüye çıktı ve adeta dedi ki: sonunuz geldi. Uyguladığınız kollektif kontrol sistemi dünyayı bitirme noktasına getirdi.. bir hastalık gibi..
Dünyanın problemi sizsiniz demeye getirdi. 
Bunlar önüne geçemedikleri hareketler. 
ummadıkları ve önüne geçemedikleri hareketler her alanda gerçekleşiyor.

Yeni çağın başlangıcını tüm kalbimle kutluyorum.
Tüm zerrelerimle kutluyorum. Dünyadaki acı çok büyük. Biliyorum, hissediyorum. Yine de acıyla birlikte kutluyorum.
Karanlık ve acı geçmekte... Dualarımızla, kabulümüzle, sevgimizle, bağışlayıcılığımız ve Yaradana teslim oluşumuzla geçmekte.

Bağışlamaktan kastım o ki kalbimiz nefret tutmuyor.
işlenen günah ne kadar iğrenç olursa olsun kalbimizde nefret yok.
İlahi adalet herkese hakkını veriyor.
Kalbinde nefret kalanlara seslenmek isterim bu vesileyle:

Nefretinizden ve de korkunuzdan beslenen bu karanlığı tutmayı bırakın.


Bir Amerikan yerlisi yaşlı adam görüyorum. Nehir kenarında oturmuş ve suyun geçişini izliyor.
Diyor ki: son ağacı da kestiniz, son nehri de kirlettiniz, son balığı da yediniz.. Yiyecek birşey kalmadı kendinizden başka. Ve şimdi kendinizi yiyip bitiriyorsunuz ve geçiyorsunuz. 
Peki ya siz çocuklarım, nasıl da inandınız ona?
Nasıl da inandınız karanlığa ve onun üstünlüğüne. 
Bu bir rüyaydı. Bu bir rüya. Geçti, geçiyor. Ve yine ışık ve sevginin dünyası açılıyor. O hiç bir yere gitmemişti. Hep buradaydı. Aho.


not: Yazıyı yazdıktan sonra google'da ingilizce olarak, nehri izleyen Yaşlı Amerikan Yerlisi yazdım ve bu resim çıktı.






No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.