47. Yola çık, seni orada bekleyen bir hediye var -
Vadi'nin Koynunda kutsal bir buluşma -
23 Eylül Ekinoks Meditasyonu -
Türkiye'ye Taşınıyoruz
Bu sabah yataktan kalkar kalkmaz kalbimdeki
çağrıyı duydum. Çağrı doğaya git diyordu. Senin için bir hediye var orada. Bırak
herşeyi, bırak temizleme evi, bırak Yuuka yıkar Maya’nın başını, bırak Yuuka’yla
Maya eğlenirler bugün birlikte. Bırak herşeyi; üstüne kıyafetini giy, yanına
davulunu al ve doğaya çık.
Dedim Yuuka, kusurabakma çağrı acil. Hemen
çıkmam lazım, sanki geç kalabilirim 5 dakika beklersem. 😊
Doğa ama, doğanın neresi…? Dağlara tepelere
doğru mu, vadi’nin dibine doğru mu? Nereye…?
Nehir kenarına vardım. Nehire bakarken
yukarılar çekti içimi. Daha önce girmediğim bir patikaya girdim ve nehrin
yukarılarına doğru, zaman zaman eğilmiş ağaçların altından geçerek ilerledim. Patikanın
bittiği yerden itibaren büyük nehir kayalarının üstünden aşarak yukarılara
doğru çıkmaya devam ettim. Yolun bittiğini sandığım bir noktada durdum ve ellerimi
gözlerime siper ederek daha yukarılara baktım.
Belki bir kaç yüz metre daha ileri ve
yukarıda bir adam görüverdim; bana doğru el sallıyor, burası burası der gibi
işaret ediyordu.
Burası?
Biraz daha dikkatli bakınarak kayaların
arasından yolumu bulup, adamın yanına vardım.
Kovboy şapkası takmış 50 yaşlarında esmer
Peru’lu bir adamdı bu.
Adım Amaru, dedi. "Amaru yılan demek".
“Dün gece burada ateş yakıp Wachuma
seremonisi yaptım” dedi.
(Geçmiş blog yazılarımdan Wachuma’yı
okumamış, ya da daha önce duymamış olanlara not: Wachuma Peru’nun şifalı bitkilerinden biri.
Bedeni kocaman bir kaktüs, ruhu kocaman bilge bir dede.)
Ben de, dedim Gökhan.. Gökyüzüne, havaya ve
kanatlı olanlara dair.
Bir
taraftan biribirimizi tanıtan cümlelerle konuşup insana mahsus karşılaşmaların
gereğini yaparken, bir taraftan da biraz sonra yapacağımızı sezdiğimiz
seremoniye hazırlanmaya başladık. Ben davulu ve flüdü çıkarttım. Deniz
kabuğunda yakacağımız tatlı çimen otunu ve adaçayını hazırladım. Akbaba tüyünü
ve kristali Çıkarttım. Ayakkabılarımı çıkartıp çıplak ayağımı yere bastım.
O dedi ki ben Cusco şehrinde imigrasyon
zabitiyim. Babam Amazonlarda yaşıyor; bir ayahuasca şamanı. Buraya yalnızca
çağrıyı duyarak bir gece seremonisi için geldim. Şimdi de eve dönmek üzere
toparlanıyordum. Bir taraftan, seremoni altarı için gerekli kristallerini, ve
bitkisel özlerden yapılmış esanslarını çıkarttı.
Ben de dedim; Türkiye’liyim; kızım ve eşime
bu gün ben yokum dedim, çağrıyı takip ederek buraya geldim.
Vadinin tepelerinde, şelalenin dibinde,
dağların arasında, Pisac harabelerinin altında, İnka ruhlarının arasındaydık.
Buluşmamız ve bu seremoniye hazırlanışımız sürreal bir histi. Flüdü ona verdim.
O çalarken otları yaktım, davulu çalmaya başladım. Sonra koptuk. Öyle yüksek
bir enerji indi ki. Öyle bir kutlama hissi. Öyle bir şükran ki… Bu iki ruhu
dünyanın farklı yerlerinden alıp getiren, bu kutsal tapınakta buluşturan yüce
ruha sonsuz şükran…Teslimiyet teslimiyet ve teslimiyetin içindeki sonsuz güç
hissi…
Bir an durduk, göz yaşlarımız vardı. Beni
ayağa kaldırdı. 4 kutsal bitki esansını akbaba tüyüyle üzerime üfürdü.
Hayatımada yaşadığım en güçlü, en sarsıcı, en kendine geitirici bir şifa
deneyimiydi. Sanki wachuma’nın ya da ayahuasca’nın en yüksek anında gibiydim…
ancak hiç birinden içmemiştim.
Yalnızca etrafımızı saran sayısız ışık
varlığının omurgamdan gökyüzüne doğru iten, yükselten ışıkları ve özümden inen ışığın kalbimdeki birleşimine
ve patlayıp sonsuza açışına, sonsuza mayalanışına, şahit oluyordum.
Birbirimizi kutsadık kutsadık kutsadık. Sarıldık
sarıldık iki kardeş gibi.
Yer altının ve de gökyünüzün gücüne dair
olan iki ruh bir araya gelmişti orta dünyada. Buluşmamız bütünün hayrınaydı.
Fizikselliğimizi anımsayarak geçirdiğimiz dakikalardan sonra Amaru telefon numarasını bir kağıda yazıp ayrıldı.
Fizikselliğimizi anımsayarak geçirdiğimiz dakikalardan sonra Amaru telefon numarasını bir kağıda yazıp ayrıldı.
Toprağa dokunarak, şükrederek
oturdum uzun süre.
Sonra da uzun sessizliğimin ardından
gönlüme dolanları yazabilmek için kasabaya indim, interneti olan sakin bir
kafede oturdum.
Yazdım. Yazıyorum…
Yanılgının hakikate yakın boyutlarından
söylemek gerekirse, şu güzel kalbimiz Yaradanla aramızdaki telefon hattı. Oradan
her daim büyük kararlarımızın ilk sinyallerini alıyor ve sonra yola çıkıyoruz.
Peki ya telefon bir süredir hiç çalmadıysa…
…
Oradan, haydi şimdi de şuraya gidelim ve
şöyle yapalım diye , heyecan uyandıran yeni bir ilham gelmediyse, o zaman ne
yapalım?
Telefon açıp yeni ve heyecan verici bir
planı söylemiyorsa demek ki Yaradan, biz oluşunda dinlenmeyi, konuşmamayı,
yazmamayı, yalnızca izlemeyi, dinlemeyi, kendinde kendini bulmayı istiyordur.
Ama kalp telefonu öyle büyük büyük çalıp
konuşmadığında, her daim konuşmaya, koşturmaya, alışmış olan varlığımız bir
şeyler yanlış mı gidiyor, bir yerde hata mı yaptım diye sorguluyor. Akıl hep meşgul
olsun istiyor, sanki hiçlik olduğunu anlamaktan korkuyor. Hep etrafımda ses
yapan, olay yaratan birileri olsun istiyor. Gece ışığı kapatıp tek başına
uyumaktan korkan çocuklar gibiyiz.
Kendimizi gecenin karanlığına ve karanlığın
hiçliğine bırakamıyoruz.
Yanılgının hakikate daha da yakın bir
boyutundan konuşursak, Kalp telefonu aslında hiç kapanmayan bir hatta sahip. Tanrı bazen dev bir orkestra gibi veriyor sesi
bazen de derin ve yalnız bir OM gibi. Orkestrayı duyduğumuzda heyecanlanıyoruz.
Bu orkestrayı duymayı arzulayan varlığımız derin Om sesini kaçırıyor. Aslında
derin Om sesi kesintisizce ve sonsuzca orada. Om herşeyin temelindeki ses.
Orkestra bile o Om sesinin üstünden seslendiriyor şarkısını. O şarkıyı
duyduğumuzda doğan heyecanımıza bağımlıyız. Kalbin hızlı titreşimine
bağımlıyız. Bizi yükselten, mutlu eden bir nevi uyuşturucu gibi bu heyecan.
Biliyorsunuz insanoğlu uyuşturucuyu herşeyin içinde buluyor. Bazen çikolata ve
kahve, rahat eski bir kanepe, seks, ya da zenginlik ve maddelerde ve
ruhaniyette…
Kalbe doğan yeni fikirlerin heyecanı da
böyle ruhani bir uyuşturucu. Kalbimizi sakinleştirmek ve bu güçlü
olayı-enerjiyi, Om sesinin sakin sonsuz dinginliği gibi kabul edebildiğimiz gün
kalbimizin üstadı olmuş olacağız. İçimizdeki hediye ve sürprizler bekleyen
heyecanlı çocuk büyümüş olacak.
Böylece aldığımız büyük ilhamların
heyecanında kaybolmayacağız. Evet şu anda enerji beni harekete davet ediyor,
çok şükür diyeceğiz ve dinginlikle hareket edeceğiz, eylemimizin içinde
kaybolmadan…
Hareket sona erdiğinde , hareket oldu ve
bitti, çok şükür diyeceğiz. Ve iki eylem arasındaki sessizlikte, Çok şükür OM
diyeceğiz. Sessizliğin ve dinginliğin kıymetini bileceğiz. Yani can sıkıntısı
ve bunalım ve şüpheye de düşmeyeceğiz. Tanrının sonsuz bir akış olduğunu, iki
eylemimiz arasındaki sessizlikteki en durgun anda dahi akmakta olduğunu
sezeceğiz. Bedenimizin ve aklımızın en hareketsiz anında sonsuz akıştaki
enerjinin bizi nasıl varetmekte olduğunu, an’da yaratılmakta olduğumuzu
anlayacağız.
Heyecan ve cansıkıntısının tam ortsındaki
boyut kapısında, An’da sonsuzluğumuzu deneyimleyeceğiz.
O an ruhani arayışımızın da nasıl bir
uyuşturucu olduğunu çok daha iyi anlayacağız.
Sonsuz yaratıma tepkisizce teslim olup, izleyen olacağız.
Ve çok şükür çük şükür çok şükür.
Hem kendimde yaptığım gözlemlerde hem de dinlediğim pek çok insanda aynı açlığı
ve arzuyu duyuyor ve görüyorum. Daha evvel yaşadıkları kuvvetli bir ruhani
deneyimde duydukları bir hissi, bir vizyonu yeniden yaşayabilmeyi arzuluyorlar.
Bu içtiğiniz en son sigaradan sonra nikotinin geri çekilmeye başladığında duyduğunuz
arzuyla aynı. Tanrı oluşumuzu, bu çekiş ve itişlerimizin, heyecan ve bunalımımızın,
arzu ve korkularımızın tam orta noktasındaki dinginlikte bulabiliriz. Ve bazen
o dingin, o tepkisiz orta noktayı, bulabilelim diye kalbimize doğan ilhamlar
arasında bir kaç ay belki de bir kaç sene ara olabiliyor. Dere yatağının
genişlediği yerde, nehrin hareket etmiyormuş gibi, gölmüşçesine gözüktüğü o
kutsal kendini buluş, kendini biliş anlarına, şükürler olsun.
Ve dere yatağının daraldığı, son sürat
aktığımız, güçlü nehir hallerimize, ve şelale oluşlarımıza şükürler olsun.
Bazen çok yavaş, bazen çok hızlı ama sonsuz
olan bu akışa şükürler olsun. Bu akış bizi bir bilinç halimizden daha geniş bir
bilinç halimize doğru götürüyor. Akışı nitelendirmeden, isimlendirmeden, olduğu
gibi kabul etmek ve her an şükran hissinde olmak, yanılgının içindeki hakikate
yaklaşabileceğimiz en yakın nokta olur…
---
Kalbimize seslenen orkestra diyordu, ki
gidin Peru’da yaşayın. Son 6 aydır bu enerjinin içindeydik.
Bu arzuyla buraya gelmiş Arda’nın bizi davet ettiği Vamoss yaşam köyünün evimiz olacağını düşünmüştük. Çok şükür bu çağrı vesilesyle geniş bir deneyim yelpazesini deneyimledik.
İşaretlere güvendik, inandık, takip ettik;
buraya, Peru’ya geldik. Bir ev kiraladık ve
Maya’yı anaokuluna gönderdik. Pisac harabelerinin altında yürüyüşler yaptık.
Ben Wachuma Dede ile, Yuuka’da Ayahuasca Anne ile buluşup nasihatlarını ve
ilhamlarını aldık.
Yavaş yavaş Peru’da yaşama isteğimiz yerini
Türkiye’ye dönmek ve Türkiye’de yaşamak isteğine bıraktı. İki arzumuz arasında kalakaldık; Peru-Türkiye.
Akış yavaşladı, yavaşladı, yavaşladı, durma
noktasına geldi. Uzun uzun sessiz kalmak istedim. O sessizlikte Vamoss'u bırakmak’tan çekindiğimi farkettim. Bunun sebebini
sorguladım.
Hem Maya için hem de bizim için arzuladığımız ev hayatını yaratmakta gecikmekten korkmuş ve ilk fırsata balıklama dalmıştık.
Akışın her zaman bütünün hayrına olduğunu
anımsadık.
Ruhum yine dedi ki, Gökhan nefes alıp
vermen zaten bütünün hayrınadır.
O sessizlik anında yalnızca nefes alıp
verdim, yaşadım, içime baktım ve kalbime dolan yeni orkestra sesini olduğu gibi
kabul ettim. Yol şimdi de kalmak ve yaşamak üzere Türkiye’ye çağırıyordu. Bu,
bu kadar açıktı. Yuuka’ya sordum. O da bunun bu kadar açık olduğunu söyledi.
Sonra Maya’ya sorduk; Maya tüm çocukluk heyecanıyla zıpladı ve yaşasın dedi.
Bir kaç ay önce Türkiye’ye 2 aylık gidiş
dönüş uçak bileti almıştık. Yani Peru’ya döneceğimizi sanıyorduk.
Şimdiyse gidecek ve Peru’ya dönmeyecektik.
En azından şimdi böyle demek gerek.
Hep bunu diyebilmek gerek. Şimdi böyle…
Türkiye’ye yaşamak için geliyoruz ama, bir
kere daha “Evimizi bulduk” demek istemiyorum.
Şimdi böyle, demek istiyorum.
Akış bizi orada her ne sebeple ne kadar tutacaksa o kadar tutsun ve bu bütünün en yüksek hayrına olsun.
Akış bizi orada her ne sebeple ne kadar tutacaksa o kadar tutsun ve bu bütünün en yüksek hayrına olsun.
Yol bir kere daha deneyimleterek öğretti.
Ev biziz, yol biziz… İşaretler her zaman bütünün en yüksek hayrına. Kalp telefonu
her an açık…
Maya için bir BBOM (Başka Bir Okul Mümkün) alternatif okulu
bulduk.
Annemin yardımıyla ülkeye varmadan bir ev kiraladık. (Şu an
hala Peru’dayız)
Maya’nın özgürce çocukluğunu yaşayarak, bir
ormanın içinde, yaşıtlarıyla dünyayı deneyimleyerek öğrenmeye devam edecek
olmasına çok mutluyuz. Yolculuğumuz muhakkak ki bizim için olduğundan daha bile
fazla, Maya’ya okuldu.
Taştan, sopadan, tüyden, tohumdan kendine
oyuncak yaptı
Dağlara tırmandı, şelalerde yüzdü
Çeşit çeşit ülkelerden insanlarla dil
bilmeden iletişim kurup oyun oynadı
Bazen virüsle boğuştu, kendi bedenini kendi
kurtardı ve güçlendirdi.
Toprakla, çamurla kirlendi, yağmur altında
yürüdü…
Insanların şifa için oluşturduğu
çemberlerde kendi isteğiyle eğlenerek davul çaldı.
Kendi şarkılarını yapar oldu.
Bu güzel ruhun Dünyaya getirdiği hediyeleri
kolaylıkla açabilmesi, kolaylıkla kendi olabilmesi için ne gerekiyorsa onu yaptık -yaptırıldık.
Şimdi Türkiye'de okul vakti.
---
Türkiye’ye gelişimizi bir çok kardeşimin
beklediğini biliyorum. Bireysel şifa ve rehberlik seanslarıyla, ses ile şifa
çemberleriyle, Evrensel kanallık ve şifa kurslarıyla buluşacağız. Dileyenler Yakaköy’deki evimizde de ziyaret edip
seans alabilirler (Aralık itibariyle)
Geri dönecekmişiz gibi düşünerek
hazırladığımız ilk iki ayın programı çok yoğun. Ekim-aralık programımızı
yazının sonunda bulabilirsiniz. Daha detaylı bilgi için fb etkinlik linki :
https://www.facebook.com/events/234839900477632/
https://www.facebook.com/events/234839900477632/
Kalp korosu bir kaç ay sessizlikten sonra
şarkılar söylemeye başladı.
O şarkı bizi Peru’dan ayrılmadan evvel son
1 hafta kalmak üzere Tititca Gölün’deki Amantani adasına Çağırıyor.
Hatırlayanlarınız olacaktır. 21 Aralık 2017’de
11 kardeşimle birlikte, Amantani Adası’nda kristaller gömmüş ve organize
ettiğimiz uzaktan katılımlı meditasyonla Türkiye’den katılanlarınızla buluşup bütünün
hayrına yüksek enerjileri, kristaller kanalıyla toprağa, kollektif bilince ve
varlıklarımıza ekmiştik.
İşte orada olacağız kısmetse yaklaşan 23 Eylül Ekinoksunda; o gömdüğümüz
kristallerin başında oturup, yine uzaktan katılımlı bir meditasyon ile sizlerle
buluşup ilahi enerjilere kanal olacağız.
23 Eylül gurup meditasyonun fb etkinlik
sayfası linki:
Titicaca’ya gitmeye karar verdikten sonra,
facebook’ta Ayşe Dayı dostumun oluşturduğu “Suya ve Su Varlıklarına Şifa”
isimli uzaktan katılımlı meditasyon-şifa çalışması dikkatime geldi.
Birden taşlar yerine oturdu ve ilahi denk
düşmenin farkına vardım. 25-26-27 Eylül 23:23 (Türkiye vaktiyle) yapılacak olan
bu çalışmalar esnasında Tititcaca Gölünde olacağız. Titicaca dünyanın sakral çakrası.
Tüm varlıklarda mevcut olan su elementinin ve su ruhunun merkezi. Bu çalışma için
dünya üzerinde olabileceğim en doğru yerde olacağım çok şükür. Katılımcılarla
suyun ruhunda buluşmak niyetiyle… Titicaca’da ve eterik Lemuria şehrinde… Bu etkinliğin facebook sayfası:
^^Duyuru: Çok sevdiğim bir kardeşim Ocak ayında,
(Brezilya) John of God’a bir kutsal yolculuk organize etmek istediğini, benim
rehberlik edip edemeyeceğimi sordu. Seve seve dedim. Kısmetse, bütünün en
yüksek hayrına olsun. Bu konuyla ilgili detaylarda yakında belli olur ve fb’tan
duyurulur. Kalbinde bu çağrıyı duyanlar benimle iletişime geçebilirler.
^^Duyuru: Uzaktan görü rehberlik ve şifa
seanslarını Şubat 2019’a kadar durdurdum.
^^Türkiye Ekim Aralık Programımız:
İstanbul,
İzmir, Bodrum, Antalya, Gaziantep (ve henüz bilmediğimiz başka şehirler)
Mekan ve Tarihler:
*İstanbul (Nişantaşı) - Radia Gelişim : 0212 296 00 08 / info@radiagelisim.com
5 Ekim: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
6-7 Ekim : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
8-9-10 Ekim: (Kısıtlı sayıda) Bireysel, Ruhani Rehberlik ve Şifa Seansı
8 Aralık: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
Mekan ve Tarihler:
*İstanbul (Nişantaşı) - Radia Gelişim : 0212 296 00 08 / info@radiagelisim.com
5 Ekim: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
6-7 Ekim : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
8-9-10 Ekim: (Kısıtlı sayıda) Bireysel, Ruhani Rehberlik ve Şifa Seansı
8 Aralık: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
*13 Ekim: Pastoral Vadi – Filiz Telek ile Ortak ses ile
şifa çemberi… etkinlik detayını ve iletişim bilgisini facebook’tan duyracağım)
*Bodrum – Kıvılcım Türkyay buluşturuculuğunda : 0532 4617791 / kivilcimturkay@gmail.com
22-23 Ekim: Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
24 Ekim Dolunay: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
*Antalya - Ebru Demirhan Yaşam Tasarım Merkezi: 0532 480 02 28 / kuantumebru@gmail.com
27-28 Ekim : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
29 Ekim Özel: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
30-31 Ekim: (Kısıtlı sayıda) Bireysel, Ruhani Rehberlik ve Şifa Seansı
*Gaziantep – Akşa Bilgievi: 0538 708 52 92 / info@aksabilgievi.com
3-4 Kasım : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
5 Kasım: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
6-7-8 Kasım: (Kısıtlı sayıda) Bireysel, Ruhani Rehberlik ve Şifa Seansı
*Kayseri - Beyza Urgancı Yücel buluşturuculuğunda: 0532 428 01 72 / beyurganci@gmail.com
10-11 Kasım : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
11 Kasım: 20:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
*İzmir (Alsancak) – BirArtıİki: 0530 011 33 44 / birartiiki@gmail.com
17-18 Kasım : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
19 Kasım: 19:00, (Gurup seans) Soul Gathering Ses ile Şifa Çemberi
20-21 Kasım: (Kısıtlı sayıda) Bireysel, Ruhani Rehberlik ve Şifa Seansı
*İstanbul - Ebru Demirhan Yaşam Tasarım Merkezi: 0532 480 02 28 / kuantumebru@gmail.com
24-25 Kasım : Uygulamalı, Evrensel Kanallık ve Şİfa Aktarımı Kursu
26-27-28 Kasım: (Kısıtlı sayıda) Bireysel, Ruhani Rehberlik ve Şifa Seansı
Buluşmamız, kavuşmamız bütünün en yüksek
hayrına olsun
Ve öyledir şükürler olsun
Aşkla
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.